Müdafalar | Müdafalar | 153
(1-190)
Üzerinde tedkikat yapılarak Eskişehir, Kastamonu, Denizli'de tevkif edildim. Mahkemeler oldu, neticede hakikat tecelli etti. Adalet yerini buldu. Bu düşkünler bir türlü usanmadılar. Bu defa da beni tevkif ederek Afyon'a getirmişlerdir. Mevkufum, isticvab altındayım, bana şunları isnad ediyorlar.
1-Sen, siyasi bir cemiyet kurmuşsun.
2-Sen, rejime aykırı fikirler neşrediyorsun.
3-Siyasi bir gaye peşindesin.
Bunların esbâb-ı mucibe ve delilleri de risalelerimin iki-üçünde onbeş cümleleridir.
Sayın bakan! Napolyon'un dediği gibi : "Bana te'vili kabil olmayan bir cümle getiriniz, sizi onunla idam edeyim." Beşerin ağzından çıkan hangi cümle var ki: Te'villerle cürüm ve suç teşkil etmesin. Bilhassa benim gibi yetmişbeş yaşına varmış ve bütün dünya hayatından elini çekmiş sırf ahiret hayatına hasr-ı hayat etmiş bir adamın yazıları elbette serbest olacaktır. Hüsn-ü niyeti makrûn olduğu için pervâsız olacaktır. Bunları tetkik ile cürüm aramak insafsızlıktan başka birşey değildir. Binâenaleyh bu yüzer risalemden hiçbirisinde dünya işini alakalandıran bir maksat yoktur. Hepsi Kur'an Nurundan iktibas edilen ahirete ve imana taalluk eder. Ne siyasi ve ne de dünyevi hiçbir gaye ve maksad yoktur. Nitekim, hangi mahkeme işe başlamış ise aynı kanaat ile beraet kararını vermiştir. Binâenaleyh, lüzumsuz mahkemeleri işgal etmek ve masum imân sahiplerini işlerinden, güçlerinden alıkoymak vatan ve millet namına yazıktır. Eski Said bütün hayatını vatan ve milletin saadeti uğrunda sarfetmiş iken, bütün bütün dünyadan el çekmiş yetmişbeş yaşına gelmişş Yeni Said nasıl olur da siyasetle iştigal eder. Buna siz de tamamen kanisiniz.
Benim tek bir gayem vardır: O da; mezara yaklaştığım bu zamanda İslâm memleketi olan bu vatanda bolşevik baykuşlarının seslerini işitiyorum. Bu ses İslâmın iman esaslarını zedeliyor. Halkı; bilhassa gençleri imansız yaparak kendine bağlıyor. Ben bütün mevcudiyetimle bunlarla mücadele ederek gençleri ve müslümanları imana davet ediyorum. Bu imânsız kitleye karşı mücadele ediyorum. Bu mücahedem ile Allah huzuruna girmek istiyorum. Bütün faaliyetim budur. Beni bu gayemden alıkoyanlar da korkarım ki bolşevikler olsun! Bu iman düşmanlarına karşı mücahede açan sizin gibi dindar kuvvetlerle elele vermek, benim için mukaddes bir gayedir. Beni serbest bırakınız; elbirliğiyle, komünistlikle zehirlenen gençlerin ıslahına ve memleketin imanına ve Allah'ın birliğine hizmet edeyim.
Said Nursî *** (Bu parça Avukat Hikmet tarafından kaleme alınmış ve Ankara'ya Mahkeme-i Temyiz'in reisine gönderilen müdafaatın başına ilhak edilmiştir.) 1/10/948
Ankara Yüksek Yargıtay'ın Âdil Başkanlığına!
Bilhassa son zamanlarda hürriyet-sever milletlerin ülkelerinde görülen komünist cereyanlarının tahribat ve teşevvüsatı ve bu husustaki teşebbüsler memleketimizde de görülmektedir. İşte millet bünyesini sarsan bu kötü cereyanlara karşı son derecede müessir bir kalkan vazifesini gören İslamiyet dinini ve hislerini kuvvetlendirmek suretiyle hem içtimai bünyemizi takviye ve hem de vatan ve millet saadetine ve âsâyişin te'minine yegâne medar olan ve fakat son zamanlarda maalesef zayıflamaya yüz tutan bu içtimai, dinî ve ahlâkî duyguların kaynağı olan İslamiyet dininin kuvvetlendirilmesi maksadıyla ve gayesiyledir ki; siyasetten tamamen âzâde bir halde yazdığım ve bir çokları da kırk sene evvelden beri yazıla gelmiş ve Kur'an tefsirlerinden ibaret olan ve bu suretle Nur Mecmuaları altında toplanan kitaplarla Risale ve mektupların memleket içerisinde muhtelif yerlerde elden ele geçerek okunması, sebebsiz yere idareyi kuşkulandırmış bulunmaktadır. Bu sebebledir ki: Lüzumsuz yere bu kitapları risale ve mektupları yazan ve teksir eden ve okuyanları ve hatta habersiz olarak bir paket içinde nakline vasıta olan bir çok kimselerle birlikte cümlemizi zaman zaman taht-ı muhâkemeye ve taht-ı tevkife alınarak daima ta'ciz ve tazyik edilmiş ve edilmekteyiz
Bu defa da evvelce Denizli Mahkemesinde aynı suçtan beraet ettiğimiz halde, üçüncü defa olarak aynı mahiyette olan "gizli dinî cem'iyet kurmak ve halkı hükûmet aleyhine teşvik etmek" gibi suç vasıfları verilmek suretiyle kırkdokuz kişi taht-ı muhâkemeye alınarak sekiz aydan beri kısmen mevkuf bulunuyoruz.
Arz olunan mahiyet ve maksadımıza hiçbir noktada uymayan ve fakat iddia ve tavsif itibarıyla şahsımız, gayemiz ve hareketlerimiz için ağır bir ittiham teşkil eden şu iddiaya karşı şahsıma ait müdafaat ile son sözümü ve Diyanet Riyaseti raporuna cevab ve hey'et-i vekileye yazılan istid'a ve diğer suçlu talebelerin şahsi müdafaanameleri ve ayrıca hata ve sevab cedveli gibi yazıların birer suretleri adâletin baş reisliği olması itibarıyla bera-yı malumat ilişik olarak takdim olunmuştur.
Kabul buyurularak ehemmiyetle mütâlaanızı; yetmişbeş yaşlarında olup İslam dinini kuvvetlendirmek ve yaymak gibi sırf dini gayretlerinden dolayı hayatının son günlerini üçüncü defa olarak hapishane köşelerinde inleyerek geçirmekte iken, aynı gayret ve maksatlarıyla bu dine gerek şahsım gerekse başkası için hizmet etmesinden dolayı aylardan beri aynı zindanda çocuk ve çoluğuna hasretlik çeken arkadaşlarım ve şahsım namına saygılarımla arz ve istirham eylerim.
1-Sen, siyasi bir cemiyet kurmuşsun.
2-Sen, rejime aykırı fikirler neşrediyorsun.
3-Siyasi bir gaye peşindesin.
Bunların esbâb-ı mucibe ve delilleri de risalelerimin iki-üçünde onbeş cümleleridir.
Sayın bakan! Napolyon'un dediği gibi : "Bana te'vili kabil olmayan bir cümle getiriniz, sizi onunla idam edeyim." Beşerin ağzından çıkan hangi cümle var ki: Te'villerle cürüm ve suç teşkil etmesin. Bilhassa benim gibi yetmişbeş yaşına varmış ve bütün dünya hayatından elini çekmiş sırf ahiret hayatına hasr-ı hayat etmiş bir adamın yazıları elbette serbest olacaktır. Hüsn-ü niyeti makrûn olduğu için pervâsız olacaktır. Bunları tetkik ile cürüm aramak insafsızlıktan başka birşey değildir. Binâenaleyh bu yüzer risalemden hiçbirisinde dünya işini alakalandıran bir maksat yoktur. Hepsi Kur'an Nurundan iktibas edilen ahirete ve imana taalluk eder. Ne siyasi ve ne de dünyevi hiçbir gaye ve maksad yoktur. Nitekim, hangi mahkeme işe başlamış ise aynı kanaat ile beraet kararını vermiştir. Binâenaleyh, lüzumsuz mahkemeleri işgal etmek ve masum imân sahiplerini işlerinden, güçlerinden alıkoymak vatan ve millet namına yazıktır. Eski Said bütün hayatını vatan ve milletin saadeti uğrunda sarfetmiş iken, bütün bütün dünyadan el çekmiş yetmişbeş yaşına gelmişş Yeni Said nasıl olur da siyasetle iştigal eder. Buna siz de tamamen kanisiniz.
Benim tek bir gayem vardır: O da; mezara yaklaştığım bu zamanda İslâm memleketi olan bu vatanda bolşevik baykuşlarının seslerini işitiyorum. Bu ses İslâmın iman esaslarını zedeliyor. Halkı; bilhassa gençleri imansız yaparak kendine bağlıyor. Ben bütün mevcudiyetimle bunlarla mücadele ederek gençleri ve müslümanları imana davet ediyorum. Bu imânsız kitleye karşı mücadele ediyorum. Bu mücahedem ile Allah huzuruna girmek istiyorum. Bütün faaliyetim budur. Beni bu gayemden alıkoyanlar da korkarım ki bolşevikler olsun! Bu iman düşmanlarına karşı mücahede açan sizin gibi dindar kuvvetlerle elele vermek, benim için mukaddes bir gayedir. Beni serbest bırakınız; elbirliğiyle, komünistlikle zehirlenen gençlerin ıslahına ve memleketin imanına ve Allah'ın birliğine hizmet edeyim.
Said Nursî *** (Bu parça Avukat Hikmet tarafından kaleme alınmış ve Ankara'ya Mahkeme-i Temyiz'in reisine gönderilen müdafaatın başına ilhak edilmiştir.) 1/10/948
Ankara Yüksek Yargıtay'ın Âdil Başkanlığına!
Bilhassa son zamanlarda hürriyet-sever milletlerin ülkelerinde görülen komünist cereyanlarının tahribat ve teşevvüsatı ve bu husustaki teşebbüsler memleketimizde de görülmektedir. İşte millet bünyesini sarsan bu kötü cereyanlara karşı son derecede müessir bir kalkan vazifesini gören İslamiyet dinini ve hislerini kuvvetlendirmek suretiyle hem içtimai bünyemizi takviye ve hem de vatan ve millet saadetine ve âsâyişin te'minine yegâne medar olan ve fakat son zamanlarda maalesef zayıflamaya yüz tutan bu içtimai, dinî ve ahlâkî duyguların kaynağı olan İslamiyet dininin kuvvetlendirilmesi maksadıyla ve gayesiyledir ki; siyasetten tamamen âzâde bir halde yazdığım ve bir çokları da kırk sene evvelden beri yazıla gelmiş ve Kur'an tefsirlerinden ibaret olan ve bu suretle Nur Mecmuaları altında toplanan kitaplarla Risale ve mektupların memleket içerisinde muhtelif yerlerde elden ele geçerek okunması, sebebsiz yere idareyi kuşkulandırmış bulunmaktadır. Bu sebebledir ki: Lüzumsuz yere bu kitapları risale ve mektupları yazan ve teksir eden ve okuyanları ve hatta habersiz olarak bir paket içinde nakline vasıta olan bir çok kimselerle birlikte cümlemizi zaman zaman taht-ı muhâkemeye ve taht-ı tevkife alınarak daima ta'ciz ve tazyik edilmiş ve edilmekteyiz
Bu defa da evvelce Denizli Mahkemesinde aynı suçtan beraet ettiğimiz halde, üçüncü defa olarak aynı mahiyette olan "gizli dinî cem'iyet kurmak ve halkı hükûmet aleyhine teşvik etmek" gibi suç vasıfları verilmek suretiyle kırkdokuz kişi taht-ı muhâkemeye alınarak sekiz aydan beri kısmen mevkuf bulunuyoruz.
Arz olunan mahiyet ve maksadımıza hiçbir noktada uymayan ve fakat iddia ve tavsif itibarıyla şahsımız, gayemiz ve hareketlerimiz için ağır bir ittiham teşkil eden şu iddiaya karşı şahsıma ait müdafaat ile son sözümü ve Diyanet Riyaseti raporuna cevab ve hey'et-i vekileye yazılan istid'a ve diğer suçlu talebelerin şahsi müdafaanameleri ve ayrıca hata ve sevab cedveli gibi yazıların birer suretleri adâletin baş reisliği olması itibarıyla bera-yı malumat ilişik olarak takdim olunmuştur.
Kabul buyurularak ehemmiyetle mütâlaanızı; yetmişbeş yaşlarında olup İslam dinini kuvvetlendirmek ve yaymak gibi sırf dini gayretlerinden dolayı hayatının son günlerini üçüncü defa olarak hapishane köşelerinde inleyerek geçirmekte iken, aynı gayret ve maksatlarıyla bu dine gerek şahsım gerekse başkası için hizmet etmesinden dolayı aylardan beri aynı zindanda çocuk ve çoluğuna hasretlik çeken arkadaşlarım ve şahsım namına saygılarımla arz ve istirham eylerim.
Ses Yok