Müdafalar | Müdafalar | 162
(1-190)
2-Tenkidler : İddianâme ve kararnâmeyle birlikte esas hakkındaki son mütalaanâmenin pek büyük bir kısmını bu tenkidler teşkil etmektedir. Şöyle ki: "Risale-i Nur'un az ve mahrem bir kısmında, okuyanlara birşey öğretme bakımından ilmî bir mahiyet taşımadığı.. ve "Risale-i Nur'un şimalden gelecek büyük kızıl tehlikeye karşı bir sed olduğu" iddia edilmekte bulunduğu.. Nurcuların zanlarının hilâfına olarak, bu risalelerin "yegane okunacak bir tefsir" bulunmadığı... Said Nursî'nin, kerameti ve veliliği hakkındaki yazıları red ve cerh etmediği.. Said Nursî'nin tefahüre meyli.. bazı tabiî hâdisatın Risale-i Nur'un tokadı olarak vasıflandırıldığı ciheti.. Risale-i Nur'un bir mecmuası Sirâcü'n-Nur'un âhir parçasında, istinad edilen hadislerin bir kısmı zayıf ve hatta mevzu olmakla beraber te'villerinin yanlış olduğu ve aslı olmadığı" noktaları...
"Risale-i Nur'un hakiki tefsir olmadığını.. Said Nursi'nin kendisini medhettiği gibi, diğer suçlular tarafından da kendisi için mersiyeler yazıldığı.. Said Nursi'nin her yazısının ve her müdafaasının Risale-i Nur'a geçtiği.. Said Nursi'ye bağlananlara "Talebe" denildiği.. her âlimin sevilmekte olup, saygı gösterilmekte bulunulup, ancak ona intisab derecesinde bağlanılmayacağı.. bazı hâdislerin, kerametine atf olunarak ta'mim olunduğu.. talebelerin bazısının Said Nursi'ye kerametler atf etmekte bulundukları.. Said Nursi'nin mahkemeye verdiği müdafaanâmesinde, mahkemeye karşı saygılı olunmayarak, "sizlere ihtar ediyorum" diye mevcud yazıları ve "bu memlekete yazık olur" demesi.. bazı me'murlara karşı "Nur'un tokadını yedi" denildiği... bazı talebelerin Said Nursi'ye "medhilik " veya "mücedditlik" vasfı verdikleri.. ve hatta Ahmed Feyzi Kul'un eserinde, "Peygamberin vârisi" denildiği.." gibi, birçok cihetlerden gerek Nur Risalelerinin bazı noktaları gerekse bir kısım Talebelerin mektublarındaki şahsî, dinî ve felsefî olan kanâat ve akîdeleri ayrı ayrı tenkide tabi tutulmuş bulunmaktadır. Gerek bu tenkid cihetlerine müekkilim Said Nursî tarafından cevab verilmiş bulunmasına ve gerekse ve bilhassa bu noktaların suç mevzuu ve suç vasfı bulunmayıp, sadece şahsî tenkidler mâhiyetinde kalmış olduğu cihetle.. ayrı ayrı cevab vermek ve müdafaa etmek lüzûmu duyulmamıştır. Ancak, bu tenkidlerin sebebi olan Risale-i Nur'daki umumi yazıların, felsefî görüşlerinin açıklanması lüzûmuyla bir kısım tenkidleri açıklamak lüzum etmektedir. Şöyle ki:
Dünya, mevcûdat, hayat gibi varlıklar hakkında ve aynı zamanda dinî sahada felsefî görüş ve duyuş sahibi olan Said Nursi'nin dinî felsefesi; Allah indinde makbul her hâdisenin bir ecri bulunduğuna ve bu arada Nur Risalesi ve bu uğurdaki çalışmaları ve bu risalenin Türkiye dâhilinde okunması ve dinî itikadların artması hâlinin bir sadaka mâhiyetinde olduğuna ve her sadakanın, itikad sâhiblerine gelecek belâ ve kazalara karşı olup, tehlikenin veya vehâmetin az olmasını veya hiç olmamasını te'min eder mâhiyette bulunduğu yolundaki kanâat ve âkide misillü ve aynı surette bu Nur Risalelerinin okunması dahi, aynı suretle Cenab-ı Allah indinde sadaka kabul edilmekte ve o suretledir ki, gelecek olan ve Allah'tan bilinen hayır ve şerre, kaza ve belâya karşı sadaka kabûl edildiği yolunda kanâat beslenmektedir.
İşte bu dinî kanâat ve akîde ve umumi tabirle felsefî duygu mucîbince; "bu Nur Risalelerinin takibata tabi tutulup zapt edildiği veya okuyanların tahkikat ve takibat veya tevkif altına alınmak suretiyle tazyik olunduğu sıralarda ise, bu sadaka verilmediğinden gelecek İlâhî hâdisâtın ağır ve şiddetli vâki olduğuna" işaret edilmektedir.
Şu arz olunan mâhiyetteki felsefi kanâatlar; iddia makamınca, "doğrudan doğruya İlâhî tasarrufatın Said Nursî veya Nur Risalelerinin kerametlerine atf edildiği" yolunda kabûl ve iddia ile o suretle tenkid edilmektedir ki, bu suretle bu tenkidlerin yerinde olamadığına böylece işaret etmek isterim.
Diğer bir tenkide cevab noktası ise: "Risale-i Nur'un, şimalden gelecek büyük kızıl tehlikeye karşı bir sed olduğu iddia ve zannedilmekte bulunduğu" yolundaki iddia makamının tenkid kısmıdır.
Yüksek huzurunuzun mâlumlarıdır ki ve aynı zamanda yukarıda arz edilen Denizli Mahkemesince teşkil ettirilen ehl-i vukuf raporunda açıklandığı vecihle: Eserlerin yüzde doksanı, samimi olan dinî duygu ve akîde ile yazılmış olup, tamamen içtimâi bünyenin birçok taraflarını kuvvetlendirmek maksadıyla yazılmış olduğuna ve dinen kuvvetli akîde sahibi olan milletlerde âile, vatan ve millet duygularının daha kuvvetli olduuğu ve bu milletlerin komünist te'sirine karşı daha çok mukavemet gösterdiği de malum bir hakikat olduğuna göre, ihtiyar sanığın bu yoldaki telakkî ve zanlarının hakikatı böylece sâbit bulunmaktadır. Velev ki, zan ve tahminden ibaret kalsa dahi, bütün millet ve devletlerce kötülüğü ve tehlikesi kabul edilen komünist rejimine karşı mukavemet ve mücâdeleyi göstermesi bakımından takdire lâyık görülmesi lâzım gelirken, tenkitte isâbet olmadığı kanâatındayım.
Said Nursi hakkında suç olduğu iddia olunan hususlara gelince... Bu iddialara birkaç gurupta toplanmaktadır.
Sirâcü'n-Nur adlı eserinin 291. sahifesinde : Âhirzamanda vukua gelecek hâdisâta işaret eden hadislerin tefsirlerini ihtiva eden "Yirmi mes'ele'den, Birinci Mes'ele: 'Âhirzamanda eşhâs-ı mühimmeden olan Süfyanın eli delinecek.' Allahu a'lem bunun bir te'vili, israftır." denilmektedir.
Ses Yok