Müdafalar | Müdafalar | 173
(1-190)
Bundan sonra propagandaya vasıta olarak dağıtılacakları ihtimalinin bertaraf edilmesi için, savcıca, zor alınmasına tâbi tutulması isteği; savcının zannî tahmininden ileri geçmediği ve vehme kaynak olduğu cihetiyle reddine...
Sanıklardan Said Nursî, Hıfzı Bayram, Husrev Altınbaşak, vekilleri Avukat Ahmed Hikmet Gönen'in yüzüne karşı, C. Savcısı İbrahim Keçecioğlu hazır bulunduğu halde açıktan okunarak kanun yolları anlatıldı ve bütün kitab ve mektubların iadesine karar verildi. 18/12/952 BaşkanÜyeÜyeKatip Berki Baran Ali Niyazi BayramHayri ÖzbekA. Gevrek MECLİS-İ MEBÛSAN VE HEY'ET-İ VÜKELÂYA EHEMMİYETLİ BİR ŞEKVAYI TAZAMMUN EDEN BİR HASBİHALDİR
Yirmisekiz senedir yüzotuz kitabımda medar-ı mes'uliyet iki meseleden başka bulunmadığı ve o ikisine de kat'î cevab verildiği halde ve intişar eden altıyüz bin nüshalarından hiç kimsenin zarar gördüğüne dair hiçbir emâre bulunmayan ve çok mahkemelerde o eserler ve şakirdlerini tedkik ettikleri yirmiüç mahkeme de "suç bulamıyoruz" dedikleri ve dört mahkeme de bütün kitabların iâdesine kat'î karar verdikleri ve Mahkeme-i Temyiz de dört defa beraeti tasdik ettiği ve dört emniyet dairesi aynı kitabları iâde ettikleri ve ecnebi memleketlerinde ve hususan Âlem-i İslâmda takdir ve tahsin ve teşekküre mazhar oldukları ve dört seneden beri şiddetli bir tedkik ile Afyon Mahkemesi te'hir edip iki defa kat'î beraet verdiği halde, şimdi kat'î haber aldık ki; en ziyade Risale-i Nur'u toplayan bir iki mahkeme demişler: "Kitablarda suç yok, iâde edeceğiz. Fakat neşretmesin." Ben de bu Hükümet-i İslâmiyyenin büyüklerine beyan ediyorum ki:
Risale-i Nur'un İman-ı Billah ve Âhiret ve Nübüvvet gibi erkân-ı imaniyyeyi en muannid dinsizlere karşı da isbat ettiği alâkadarlarca mâlum olmuş. Dünyada bu esaslara ilişecek hiçbir siyaset, hiçbir hükûmet olamaz. İşte o sırf imanî, Kur'anî hakâikten hayat-ı içtimâiye-i İslâmiye ve beşeriyeyi mevzu' yapan nümune için size takdim ettiğimiz bu risale gibi birkaç parça var.
Eğer ehl-i siyaset; vatan, hükûmet, milletin selametine bu risalenin hakikatlarının herkese kat'î lüzumu bulunduğunu ve bu zamanda, bu zamanın en dehşetli hastalığına sağlam bir ilaç olduğunu tasdik edilmezse, onların hapislerine ve neşredilmemesine rıza bulunabilir. İşte yirmiiki sene evvel te'lif edilen bu parçanın binler nüshası intişar etmiş ve te'sirini göstermiş. Muhabbet, uhuvvet, müsâlemet-i umumiyeyi dehşetli ihtilalcilere karşı te'min etmiş.
Hükûmetin hey'etine beyan ediyorum ki: Bu parça ve emsalinin intişarını zararlı görmek, anarşistlerin en fena dinsizleri ve sofestaileri olabilir. Çünki: Dünyada bu kadar zaman, muannidlerin tenkid ve bahanelerle itiraz ettikleri halde bu kadar kesret-i ecza içinde hayat-ı içtimaiyeye muzır bir şey bulamadıkları gösteriyor ki: tamamiyle başka bir hesaba binâen bu mu'cize-i Kur'aniyeyi, vatanı kurtarmakta isti'mal etmemek için bir vesile arayanlar var ki bazı safdil mahkemeleri de iğfal ediyorlar.
Gayet hasta Said Nursî
(Afyon Mahkemesi'nin yeni ve dindar ve âdil reisine husûsi bir hasbıhâlimdir. Husûsî bir mektub yerine kabul etmesini ricâ ediyorum.)
Şimdi Afyon'da müsâdere olan kitablarımı iki sene Denizli Mahkemesiyle Ankara Ağır Ceza Mahkemesi ve Mahkeme-i Temyîz, ehl-i vukuflarla tedkik ettikleri halde, müttefikan hem benim, hem o kitablarımın berâetlerine, hem de umûmen bana iâde etmesine ve bir sebeb-i hapsimiz olan eski harfle gizli tab' edilen "Âyetü'l-Kübrâ" Risâlesinden beşyüz nüshası müsâdere edildiği halde bize aynen iâde ettiler.
Hem Afyon'da müsâdere edilen kitabların umumu, Isparta'da sekiz sene evvel Isparta Mahkemesi dört ay tedkikten sonra sahiblerine iade etti. Hem Afyon Mahkemesindeki kitabların bir kısm-ı mühimmi Mersin'de müsadere edilip Ankara'ya gönderilmiş, tedkik edilip iadesine emir verilmiş.Tarsus Emniyet Müdürü vasıtasıyla Nur Talebelerine iade edilmiş. Hem Afyon'daki kitapların bir kısm-ı mühimmi Ankara'da Nur Talebelerinden Emniyet Dairesi müsadere ettikten sonra tedkik edip tamamen o Nur Talebesine Emniyet Dairesi iade etmiş. Hem Afyon'daki müsadere edilen kitabların bir kısm-ı mühimmi İstanbul'da "Rehber"i tab'eden Nur Talebesinden Rehber ile beraber alınmış. Sonra bana beraet verdikleri gibi o mühim mecmuaları da bize iade ettiler. Hem Eskişehir Mahkemesi yalnız Tesettür Risalesi'nin bir iki sahifesine ilişmişti. Başkalarına ilişmedi. Ve bizi de Tesettür'den başka olan risalelerden mes'ul etmediler.
Hem bununla beraber, bir hükûmetin elbette mahkemeleri ve kanunları bir olur. Bu dört-beş mahkemelerin ve üç-dört emniyet dairelerinin bize iade ettikleri kitabları Afyon Mahkemesi hangi kanun ile zabt ediyor, vermiyor? Haydi farz-ı muhal olarak, bir iki sahife Siracü'n-Nur'un âhirinde,birbuçuk sahife Mu'cizât-ı Kur'aniye'de ve iki-üç yaprak Tesettür Risalesindeki mes'eleler yüzer kanuna muhalif de olsa; o parçalar, o sahifeler çıkarılıp yüzbinler sahife zararsız ve kanunların ilişmediği kitaplarımızın iade edilmesini bütün Nur Talabelerinin diliyle istiyoruz.
Hem otuz üç âyat-ı Kur'aniyenin tahsinkârâne işâretine mazhâriyetini ve İmam-ı Ali (Keremallahü Vechehu) ve Gavs-ı A'zâm (Radıyallahü Anhü) gibi evliyânın takdirlerini ve yüzbin ehl-i imânın tasdiklerini ve bu yirmi senede millete ve vatana zararsız ve pekçok menfaatli bir mertebeyi kazanan Risale-i Nur'u sinek kanadı gibi bahanelerle bazı risalelerin müsaderesine; hatta dörtyüz sahife olan ve yüzbin adamın imanlarını kurtarıp kuvvetlendiren Zülfikar-ı Mu'cizât Mecmuasında eskiden yazılmış ve mürûr-u zaman ve af kanunları görmüş iki âyetin tam haklı tefsirine dair iki sahife bahanesi ile , o pek menfaatli ve kıymettar mecmuanın müsadere edilmesi elbette Mahkeme-i Kübrâ-yı Haşirde sorulacak.
Kitablarımı müsadere eden hey'ete onaltı sene evvel Eskişehir Mahkemesinde "Tesettür Âyeti"ne dair tefsirimin bahanesiyle beni mes'ûl tuttukları için.. o vakit mahkeme-i temyîz ve tashîhe verdiğim fıkrayı, Afyon'un sâbık mahkemesinin hey'etine tekrar ediyorum.
"Adliyenin mahkemesine derim ki. Binüçyüzelli senede ve her asırda üçyüzelli milyon Müslümanların hayat-ı içtimaiyesinde kudsî ve hakiki bir düstûr-u İlâhiye, üçyüzelli bin tefsirin tasdiklerine ve ittifaklarına istinâden ve binüçyüzelli senede geçmiş ecdâdımızın itikadlarına iktidâen tefsir eden bir adamı mahkûm eden haksız bir kararı, elbette rûy-i zeminde adâlet varsa, o kararı red ve bu hükmü nakzedecektir diye bağırıyorum, bu asrın sağır kulakları dahi işitsin!"
Sanıklardan Said Nursî, Hıfzı Bayram, Husrev Altınbaşak, vekilleri Avukat Ahmed Hikmet Gönen'in yüzüne karşı, C. Savcısı İbrahim Keçecioğlu hazır bulunduğu halde açıktan okunarak kanun yolları anlatıldı ve bütün kitab ve mektubların iadesine karar verildi. 18/12/952 BaşkanÜyeÜyeKatip Berki Baran Ali Niyazi BayramHayri ÖzbekA. Gevrek MECLİS-İ MEBÛSAN VE HEY'ET-İ VÜKELÂYA EHEMMİYETLİ BİR ŞEKVAYI TAZAMMUN EDEN BİR HASBİHALDİR
Yirmisekiz senedir yüzotuz kitabımda medar-ı mes'uliyet iki meseleden başka bulunmadığı ve o ikisine de kat'î cevab verildiği halde ve intişar eden altıyüz bin nüshalarından hiç kimsenin zarar gördüğüne dair hiçbir emâre bulunmayan ve çok mahkemelerde o eserler ve şakirdlerini tedkik ettikleri yirmiüç mahkeme de "suç bulamıyoruz" dedikleri ve dört mahkeme de bütün kitabların iâdesine kat'î karar verdikleri ve Mahkeme-i Temyiz de dört defa beraeti tasdik ettiği ve dört emniyet dairesi aynı kitabları iâde ettikleri ve ecnebi memleketlerinde ve hususan Âlem-i İslâmda takdir ve tahsin ve teşekküre mazhar oldukları ve dört seneden beri şiddetli bir tedkik ile Afyon Mahkemesi te'hir edip iki defa kat'î beraet verdiği halde, şimdi kat'î haber aldık ki; en ziyade Risale-i Nur'u toplayan bir iki mahkeme demişler: "Kitablarda suç yok, iâde edeceğiz. Fakat neşretmesin." Ben de bu Hükümet-i İslâmiyyenin büyüklerine beyan ediyorum ki:
Risale-i Nur'un İman-ı Billah ve Âhiret ve Nübüvvet gibi erkân-ı imaniyyeyi en muannid dinsizlere karşı da isbat ettiği alâkadarlarca mâlum olmuş. Dünyada bu esaslara ilişecek hiçbir siyaset, hiçbir hükûmet olamaz. İşte o sırf imanî, Kur'anî hakâikten hayat-ı içtimâiye-i İslâmiye ve beşeriyeyi mevzu' yapan nümune için size takdim ettiğimiz bu risale gibi birkaç parça var.
Eğer ehl-i siyaset; vatan, hükûmet, milletin selametine bu risalenin hakikatlarının herkese kat'î lüzumu bulunduğunu ve bu zamanda, bu zamanın en dehşetli hastalığına sağlam bir ilaç olduğunu tasdik edilmezse, onların hapislerine ve neşredilmemesine rıza bulunabilir. İşte yirmiiki sene evvel te'lif edilen bu parçanın binler nüshası intişar etmiş ve te'sirini göstermiş. Muhabbet, uhuvvet, müsâlemet-i umumiyeyi dehşetli ihtilalcilere karşı te'min etmiş.
Hükûmetin hey'etine beyan ediyorum ki: Bu parça ve emsalinin intişarını zararlı görmek, anarşistlerin en fena dinsizleri ve sofestaileri olabilir. Çünki: Dünyada bu kadar zaman, muannidlerin tenkid ve bahanelerle itiraz ettikleri halde bu kadar kesret-i ecza içinde hayat-ı içtimaiyeye muzır bir şey bulamadıkları gösteriyor ki: tamamiyle başka bir hesaba binâen bu mu'cize-i Kur'aniyeyi, vatanı kurtarmakta isti'mal etmemek için bir vesile arayanlar var ki bazı safdil mahkemeleri de iğfal ediyorlar.
Gayet hasta Said Nursî
(Afyon Mahkemesi'nin yeni ve dindar ve âdil reisine husûsi bir hasbıhâlimdir. Husûsî bir mektub yerine kabul etmesini ricâ ediyorum.)
Şimdi Afyon'da müsâdere olan kitablarımı iki sene Denizli Mahkemesiyle Ankara Ağır Ceza Mahkemesi ve Mahkeme-i Temyîz, ehl-i vukuflarla tedkik ettikleri halde, müttefikan hem benim, hem o kitablarımın berâetlerine, hem de umûmen bana iâde etmesine ve bir sebeb-i hapsimiz olan eski harfle gizli tab' edilen "Âyetü'l-Kübrâ" Risâlesinden beşyüz nüshası müsâdere edildiği halde bize aynen iâde ettiler.
Hem Afyon'da müsâdere edilen kitabların umumu, Isparta'da sekiz sene evvel Isparta Mahkemesi dört ay tedkikten sonra sahiblerine iade etti. Hem Afyon Mahkemesindeki kitabların bir kısm-ı mühimmi Mersin'de müsadere edilip Ankara'ya gönderilmiş, tedkik edilip iadesine emir verilmiş.Tarsus Emniyet Müdürü vasıtasıyla Nur Talebelerine iade edilmiş. Hem Afyon'daki kitapların bir kısm-ı mühimmi Ankara'da Nur Talebelerinden Emniyet Dairesi müsadere ettikten sonra tedkik edip tamamen o Nur Talebesine Emniyet Dairesi iade etmiş. Hem Afyon'daki müsadere edilen kitabların bir kısm-ı mühimmi İstanbul'da "Rehber"i tab'eden Nur Talebesinden Rehber ile beraber alınmış. Sonra bana beraet verdikleri gibi o mühim mecmuaları da bize iade ettiler. Hem Eskişehir Mahkemesi yalnız Tesettür Risalesi'nin bir iki sahifesine ilişmişti. Başkalarına ilişmedi. Ve bizi de Tesettür'den başka olan risalelerden mes'ul etmediler.
Hem bununla beraber, bir hükûmetin elbette mahkemeleri ve kanunları bir olur. Bu dört-beş mahkemelerin ve üç-dört emniyet dairelerinin bize iade ettikleri kitabları Afyon Mahkemesi hangi kanun ile zabt ediyor, vermiyor? Haydi farz-ı muhal olarak, bir iki sahife Siracü'n-Nur'un âhirinde,birbuçuk sahife Mu'cizât-ı Kur'aniye'de ve iki-üç yaprak Tesettür Risalesindeki mes'eleler yüzer kanuna muhalif de olsa; o parçalar, o sahifeler çıkarılıp yüzbinler sahife zararsız ve kanunların ilişmediği kitaplarımızın iade edilmesini bütün Nur Talabelerinin diliyle istiyoruz.
Hem otuz üç âyat-ı Kur'aniyenin tahsinkârâne işâretine mazhâriyetini ve İmam-ı Ali (Keremallahü Vechehu) ve Gavs-ı A'zâm (Radıyallahü Anhü) gibi evliyânın takdirlerini ve yüzbin ehl-i imânın tasdiklerini ve bu yirmi senede millete ve vatana zararsız ve pekçok menfaatli bir mertebeyi kazanan Risale-i Nur'u sinek kanadı gibi bahanelerle bazı risalelerin müsaderesine; hatta dörtyüz sahife olan ve yüzbin adamın imanlarını kurtarıp kuvvetlendiren Zülfikar-ı Mu'cizât Mecmuasında eskiden yazılmış ve mürûr-u zaman ve af kanunları görmüş iki âyetin tam haklı tefsirine dair iki sahife bahanesi ile , o pek menfaatli ve kıymettar mecmuanın müsadere edilmesi elbette Mahkeme-i Kübrâ-yı Haşirde sorulacak.
Kitablarımı müsadere eden hey'ete onaltı sene evvel Eskişehir Mahkemesinde "Tesettür Âyeti"ne dair tefsirimin bahanesiyle beni mes'ûl tuttukları için.. o vakit mahkeme-i temyîz ve tashîhe verdiğim fıkrayı, Afyon'un sâbık mahkemesinin hey'etine tekrar ediyorum.
"Adliyenin mahkemesine derim ki. Binüçyüzelli senede ve her asırda üçyüzelli milyon Müslümanların hayat-ı içtimaiyesinde kudsî ve hakiki bir düstûr-u İlâhiye, üçyüzelli bin tefsirin tasdiklerine ve ittifaklarına istinâden ve binüçyüzelli senede geçmiş ecdâdımızın itikadlarına iktidâen tefsir eden bir adamı mahkûm eden haksız bir kararı, elbette rûy-i zeminde adâlet varsa, o kararı red ve bu hükmü nakzedecektir diye bağırıyorum, bu asrın sağır kulakları dahi işitsin!"
Ses Yok