Müdafalar | Müdafalar | 184
(1-190)
Otuz seneden beri gizli din düşmanlarının, komünistlerin ve masonların tahrikâtiyle Risale-i Nur Şakirdleri, birçok mahkemelere sevkedilmişler. Âdil mahkemeler de, o hâin, gizli din ve Kur'an düşmanlarının ettikleri iftiraları inceden inceye tetkik etmişler, "Bunlarda bir suç yok; kitablar ise, faydalı kitablardır," diyerek, çok mahkemeler beraetle neticelenmişlerdir.
Temyiz Mahkemesi, üç defa mahkemelerin beraet kararını tasdik etmiş.
Hüküm kaziye-i muhkeme haline geldiği halde, memleketi umumi bir dinsizliğe sürüklemek için perde arkasındaki din düşmanları; faaliyetlerini mütemadiyen tazelemişler, sükûn ve âsâyişe pek çok muhtaç olan memleketimizi bu cihetten za'fa uğratmak için adliyeleri, mahkemeleri daima hâinâne tertiblerle meşgul etmişlerdir. Evvelce şifahen dahi arz ettiğim vecihle; Selef-i Salihinin bıraktığı kudsi tefsirler iki kısımdır: Bir kısmı, ahkâma dâir tefsirlerdir. Diğer bir kısmı da, âyât-ı Kur'aniyenin hikmetlerini ve îman hakikatlarını tefsir ve izah ederler. Selef-i Sâlihinin bu türlü tefsirleri çoktur. Hususan, Gavs-ı Âzam Şah-ı Geylânî, İmam-ı Gazalî, Muhyiddin-i Arabî, İmam-ı Rabbanî gibi zevat-ı kiramın eserleri, bu kısım tefsirlerdir. Bilhassa, Mevlânâ Celâleddin-i Rûmi Hazretlerinin Mesnevî-i Şerif'i de bu tarz bir nevi' mânevî tefsirdir. İşte Risale-i Nur, bu tarz tefsirlerin en yükseği, en mümtazı ve en müstesnasıdır. İşte mâdem bu tarz tefsirler mütedavildir, kimse ilişmiyor, Risale-i Nur'a da ilişmemek lâzımdır. İlişenler, KUR'AN'A ve ecdada düşmanlıklarından ilişirler.
Risale-i Nur, erkân-ı îmaniyeyi ve âyât-ı Kur'aniyeyi tefsir ederek öyle bir tarzda beyan eder ki; hiç bir münkir, hiç bir dinsiz, o hakikatları inkâr edemez. Hem riyazi bir katiyetle isbat eder, göze gösterir, aklı doyurur, letâifi kandırır; artık hiç bir imani ve Kur'ani hakikatı inkâra mecal kalmaz. Bundan dolayıdır ki; dinsizler, komünistler, bu memleketlerde Risale-i Nur varken, mel'unâne fikirlerini sâha-yı tatbike koyamadıklarından ve bir mânevî bekçi gibi Risale-i Nur daima karşılarına çıktığından, Risale-i Nur'un her vecihle neşrine sed çekmeyi gaye edinmişlerdir. Risale-i Nur, tahkiki îman dersleri verir. Şâkirdlerini her türlü fenalıktan alıkoyar. Kalblere doğruluk aşılar. Onu hakkiyle anlıyan artık fenalık yapamaz. Onun içindir ki, bugün memleketin her tarafındaki Risale-i Nur Talebeleri, asâyişin mânevi muhafızı hükmündedirler. Şimdiye kadar hiç bir hakiki Nur Talebesinde âsâyişe münafi bir hareket görülmemiş, âdeta Nur Talebeleri zabıtanın mânevi yardımcısı olmuşlardır. Risale-i Nur Talebelerinin rıza-i İlâhiden ve a'mâl-i uhreviyeye müteveccih olmaktan gayri düşünceleri yoktur. Şu halde, Risale-i Nur'a garazkâr tertipler hazırlayanlar, perde arkasındaki ma'lûm din düşmanlarından başka kimse değildir.
Yukardaki mâruzatımızda birçok mahkemelerin beraet kararlarının mevcudiyetini arz etmiştim. Elde edebildiğim tarih ve numaraları beyan ederek, o âdil ve yüksek mahkemelere milyonlar Nur Şâkirdleri nâmına minnettarlığımızı bildirmek isterim. Umum Risalelerin beraet ve iadesi hakkında Denizli Ağır Ceza Mahkemesinin 15/Haziran/1944 tarihli beraet karariyle, İstanbul Eminönü Ağır Ceza Mahkemesinin 1953 tarih ve 1951/137 esas ve 27/952 karariyle ki; geçen celsede takdim ettiğim Sebilürreşad Gazetesinin nüshasında bildirilen beraet kararıdır. Ayrıca mahkeme-i âlinize suret-i mahsusada arz ve takdim ettiğim Asâ-yı Mûsâ dahil olmak üzere Risale-i Nur Külliyatının Mersin Ağır Ceza Mahkemesinin 17/1954 esas 421/954 karar ve 9/4/1954 tarihli beraet kararlarının mevcudiyetleri, mahkemelerin te'mininde olarak hiç bir elin Risale-i Nur'a ilişmemesini tazammun ettiği halde, mestur düşmanların hainâne faaliyetleriyle bu sefer de tahsisen Asâ-yı Mûsâ kasdedilerek âdil ve yüksek mahkemeye gelmiş bulunuyoruz.
Risale-i Nur, İman-ı Billah ve Tevhidi; en yüksek derecede, aynelyakîn ve hakkalyakîn bir surette göze gösterip bütün letâifi âzami derecede doyurmasiyle imanı taklidden kurtarıp, derece-i tahkike yükseltir. Asâ-yı Mûsâ'da ise, bu ulvî ve kudsî îman dersi, en parlak bir surette, hem görülmemiş ihtişamı ile isbat edildiğinden, yüzotuz cilde yaklaşan Risale-i Nur tefsirinin Asâ-yı Musâ adeta hülâsası hükmündedir.
Bütün semavi kitapların ve bütün Peygamberlerin en büyük dâvası, Hâlık-ı kâinatın ulûhiyet ve vahdaniyetini ilândır. KUR'AN, baştanbaşa tevhidi gösterir. İşte "Asâ-yı Musa"da, Müslümanlara ve umum beşeriyete Cenab-ı Hak'kın birliğini ve delâil-i vahdaniyetini güneş gibi göstermesinden, en büyük mütefekkir bir dinsizi ve bir feylesofu hakaik-ı îmaniyeyi tasdike mecbur ettiği gibi, en âmî bir adamın da en yüksek hakikatları, en büyük bir suhûletle anlamasını te'min eden, tevhidi gösteren, âyat-ıKur'aniyenin en kudsî bir tefsiridir. Aynen ismi gibidir. Nasıl ki Hazreti Musa Aleyhisselâm, elindeki asâsiyle kara taşlardan, çorak vadilerden, ateş fışkıran çöllerden âb-ı hayatı fışkırttığı gibi, Asâ-yı Musâ da, Vahdaniyet-i İlahiyeyi isbat etmesiyle dünya ve âhiret âlemlerini ziyadar edecek tevhid nurlarını fışkırtıyor; taş gibi kalpleri, mum gibi eritiyor; şevki ile gönülleri teshir ediyor.
Hem mâdem mahkemelerin beraeti mevcut ve vicdan hürriyeti var ve hiçbir memlekette ilim ile iştigal edenlere ilişilmiyor; şu halde, ûlum-u evvelin ve âhirini cami olan Risale-i Nur'a da ilişmemek lâzımdır.
Risale-i Nur'un yurdun âsâyişine, sükûn ve selâmetine hizmet ettiğine delil: Milyonlar talebelerinin hiçbirisinde bir vak'anın görülmemiş olmasıyla beraber, hepsinin de nâmuskârane faaliyetleriyle müstakim görülmeleridir. Risale-i Nur Külliyatı, Asâ-yı Mûsâ ile birlikte kütübhane-i mesâimin harîminden alınması ile, her türlü suç unsurunun mevcudiyetini bizzat ref'eder. Zira her münevver adam, kütübhanesinde her nevi kitabı bulundurur, okur, tetkik eder. Mel'unane fikirleri neşreden ve anarşistliği telkin eden kitablar bile, kütübhanelerde açıkça tetkike tâbidir.
Hülâsa : Risale-i Nur, Kur'an'ın bu asırda en yüksek ve en kudsi bir tefsiridir. Hakikatları semavîdir, Kur'anîdir. O halde Kur'an okundukça, o da okunacaktır. Risale-i Nur, mücevherat-ı Kur'aniye hakikatlarının sergisidir, pazarıdır. Bu ulvî pazarda herkes istediği gibi ticaret yapar. Uhrevî, mânevî zenginliklere mazhariyetini temenni eder.
Bu kadar mâruzatımızla ifade etmek istedim ki: Maksadımız; îmanımızı kurtarmaktır, îmana hizmettir, Kur'an'a hizmettir. Âhirete müteveccih olan bir hal ise, hiçbir günâ suç mevzuu olamaz. Mütemadiyen şikâyette bulunduğumuz o gizli din düşmanları, türlü türlü entrikalarla tertiplerle, iz'açlarla bizleri bu kudsî vazifeden men' etmeye uğraşmaktadırlar. Bizler ise bu kudsi yolda Kur'an ve iman için her şeyimizi fedâya seve seve hazırız. Değil dünyevî ıztırablar, cehennemi azablar da verilse, bıçaklarla da doğransak, en müthiş ölümlere maruz bırakılsak, asırlar boyunca milyonlar mübarek ecdadımızın feda-yı can ettikleri bu kudsî hakikata, bizim canımızda feda da olsun. Bir değil,bin ruhum da olsa, Kur'an için, iman için hepsini feda etmeğe her zaman hazırım.
Şu aziz vatanın taşları,toprakları, âbideleri, kubbeleri, câmileri, minareleri, mezar taşları, türbeleri; Kur'an'ın tebliğ ettiği zemzeme-i tevhidi haykırıyorlar. Îman ve Kur'an'ın ezeli nûrunu atom zerratına kadar nüfuz edip ilan ettiği tevhid hakikatını, hiç bir kuvvet bu vatanın ve bu milletin sîne-i pâkinden silemez.
Muhterem mahkemenizden, yüksek adaletinizden; hakaik-ı Kur'aniyeyi ve Vahdaniyet-i İlâhiyeyi haşmetle ilân eden ve tevhidi, âzamî derecede gösteren Risale-i Nur Külliyatının iadesine ve beraetine karar vermenizi rica ederim.
Risale-i Nur, Kur'an'ın malıdır. Arşı, ferşe bağlıyan Kelâmullah ile mâzi cânibindeki milyarlar ehl-i îman, Evliya ve Enbiya alâkadar oldukları gibi, Risale-i Nur mahkemesiyle de mânen alâkadardırlar. Çok ihtiyarlamış Arzın, dörtyüz milyon müslüman sekenesi, Risale-i Nur'un beraetine ve serbestiyetine ve intişarına muntazırdırlar.
Mâzi tarafından perde-i gayb arkasına çekilen mübarek ecdadımızın nûranî kafileleri, ulvî makamlarından Risale-i Nur mahkemesine mânen nâzırdırlar.
Müstakbel cephesinin feyizkâr nesilleri, beraet kararını bekliyorlar.
Emekli Yüzbaşı Mehmed Kayalar
(Emirdağ Cumhuriyet Müdde-i Umumiliği Eliyle)
Temyiz Mahkemesi, üç defa mahkemelerin beraet kararını tasdik etmiş.
Hüküm kaziye-i muhkeme haline geldiği halde, memleketi umumi bir dinsizliğe sürüklemek için perde arkasındaki din düşmanları; faaliyetlerini mütemadiyen tazelemişler, sükûn ve âsâyişe pek çok muhtaç olan memleketimizi bu cihetten za'fa uğratmak için adliyeleri, mahkemeleri daima hâinâne tertiblerle meşgul etmişlerdir. Evvelce şifahen dahi arz ettiğim vecihle; Selef-i Salihinin bıraktığı kudsi tefsirler iki kısımdır: Bir kısmı, ahkâma dâir tefsirlerdir. Diğer bir kısmı da, âyât-ı Kur'aniyenin hikmetlerini ve îman hakikatlarını tefsir ve izah ederler. Selef-i Sâlihinin bu türlü tefsirleri çoktur. Hususan, Gavs-ı Âzam Şah-ı Geylânî, İmam-ı Gazalî, Muhyiddin-i Arabî, İmam-ı Rabbanî gibi zevat-ı kiramın eserleri, bu kısım tefsirlerdir. Bilhassa, Mevlânâ Celâleddin-i Rûmi Hazretlerinin Mesnevî-i Şerif'i de bu tarz bir nevi' mânevî tefsirdir. İşte Risale-i Nur, bu tarz tefsirlerin en yükseği, en mümtazı ve en müstesnasıdır. İşte mâdem bu tarz tefsirler mütedavildir, kimse ilişmiyor, Risale-i Nur'a da ilişmemek lâzımdır. İlişenler, KUR'AN'A ve ecdada düşmanlıklarından ilişirler.
Risale-i Nur, erkân-ı îmaniyeyi ve âyât-ı Kur'aniyeyi tefsir ederek öyle bir tarzda beyan eder ki; hiç bir münkir, hiç bir dinsiz, o hakikatları inkâr edemez. Hem riyazi bir katiyetle isbat eder, göze gösterir, aklı doyurur, letâifi kandırır; artık hiç bir imani ve Kur'ani hakikatı inkâra mecal kalmaz. Bundan dolayıdır ki; dinsizler, komünistler, bu memleketlerde Risale-i Nur varken, mel'unâne fikirlerini sâha-yı tatbike koyamadıklarından ve bir mânevî bekçi gibi Risale-i Nur daima karşılarına çıktığından, Risale-i Nur'un her vecihle neşrine sed çekmeyi gaye edinmişlerdir. Risale-i Nur, tahkiki îman dersleri verir. Şâkirdlerini her türlü fenalıktan alıkoyar. Kalblere doğruluk aşılar. Onu hakkiyle anlıyan artık fenalık yapamaz. Onun içindir ki, bugün memleketin her tarafındaki Risale-i Nur Talebeleri, asâyişin mânevi muhafızı hükmündedirler. Şimdiye kadar hiç bir hakiki Nur Talebesinde âsâyişe münafi bir hareket görülmemiş, âdeta Nur Talebeleri zabıtanın mânevi yardımcısı olmuşlardır. Risale-i Nur Talebelerinin rıza-i İlâhiden ve a'mâl-i uhreviyeye müteveccih olmaktan gayri düşünceleri yoktur. Şu halde, Risale-i Nur'a garazkâr tertipler hazırlayanlar, perde arkasındaki ma'lûm din düşmanlarından başka kimse değildir.
Yukardaki mâruzatımızda birçok mahkemelerin beraet kararlarının mevcudiyetini arz etmiştim. Elde edebildiğim tarih ve numaraları beyan ederek, o âdil ve yüksek mahkemelere milyonlar Nur Şâkirdleri nâmına minnettarlığımızı bildirmek isterim. Umum Risalelerin beraet ve iadesi hakkında Denizli Ağır Ceza Mahkemesinin 15/Haziran/1944 tarihli beraet karariyle, İstanbul Eminönü Ağır Ceza Mahkemesinin 1953 tarih ve 1951/137 esas ve 27/952 karariyle ki; geçen celsede takdim ettiğim Sebilürreşad Gazetesinin nüshasında bildirilen beraet kararıdır. Ayrıca mahkeme-i âlinize suret-i mahsusada arz ve takdim ettiğim Asâ-yı Mûsâ dahil olmak üzere Risale-i Nur Külliyatının Mersin Ağır Ceza Mahkemesinin 17/1954 esas 421/954 karar ve 9/4/1954 tarihli beraet kararlarının mevcudiyetleri, mahkemelerin te'mininde olarak hiç bir elin Risale-i Nur'a ilişmemesini tazammun ettiği halde, mestur düşmanların hainâne faaliyetleriyle bu sefer de tahsisen Asâ-yı Mûsâ kasdedilerek âdil ve yüksek mahkemeye gelmiş bulunuyoruz.
Risale-i Nur, İman-ı Billah ve Tevhidi; en yüksek derecede, aynelyakîn ve hakkalyakîn bir surette göze gösterip bütün letâifi âzami derecede doyurmasiyle imanı taklidden kurtarıp, derece-i tahkike yükseltir. Asâ-yı Mûsâ'da ise, bu ulvî ve kudsî îman dersi, en parlak bir surette, hem görülmemiş ihtişamı ile isbat edildiğinden, yüzotuz cilde yaklaşan Risale-i Nur tefsirinin Asâ-yı Musâ adeta hülâsası hükmündedir.
Bütün semavi kitapların ve bütün Peygamberlerin en büyük dâvası, Hâlık-ı kâinatın ulûhiyet ve vahdaniyetini ilândır. KUR'AN, baştanbaşa tevhidi gösterir. İşte "Asâ-yı Musa"da, Müslümanlara ve umum beşeriyete Cenab-ı Hak'kın birliğini ve delâil-i vahdaniyetini güneş gibi göstermesinden, en büyük mütefekkir bir dinsizi ve bir feylesofu hakaik-ı îmaniyeyi tasdike mecbur ettiği gibi, en âmî bir adamın da en yüksek hakikatları, en büyük bir suhûletle anlamasını te'min eden, tevhidi gösteren, âyat-ıKur'aniyenin en kudsî bir tefsiridir. Aynen ismi gibidir. Nasıl ki Hazreti Musa Aleyhisselâm, elindeki asâsiyle kara taşlardan, çorak vadilerden, ateş fışkıran çöllerden âb-ı hayatı fışkırttığı gibi, Asâ-yı Musâ da, Vahdaniyet-i İlahiyeyi isbat etmesiyle dünya ve âhiret âlemlerini ziyadar edecek tevhid nurlarını fışkırtıyor; taş gibi kalpleri, mum gibi eritiyor; şevki ile gönülleri teshir ediyor.
Hem mâdem mahkemelerin beraeti mevcut ve vicdan hürriyeti var ve hiçbir memlekette ilim ile iştigal edenlere ilişilmiyor; şu halde, ûlum-u evvelin ve âhirini cami olan Risale-i Nur'a da ilişmemek lâzımdır.
Risale-i Nur'un yurdun âsâyişine, sükûn ve selâmetine hizmet ettiğine delil: Milyonlar talebelerinin hiçbirisinde bir vak'anın görülmemiş olmasıyla beraber, hepsinin de nâmuskârane faaliyetleriyle müstakim görülmeleridir. Risale-i Nur Külliyatı, Asâ-yı Mûsâ ile birlikte kütübhane-i mesâimin harîminden alınması ile, her türlü suç unsurunun mevcudiyetini bizzat ref'eder. Zira her münevver adam, kütübhanesinde her nevi kitabı bulundurur, okur, tetkik eder. Mel'unane fikirleri neşreden ve anarşistliği telkin eden kitablar bile, kütübhanelerde açıkça tetkike tâbidir.
Hülâsa : Risale-i Nur, Kur'an'ın bu asırda en yüksek ve en kudsi bir tefsiridir. Hakikatları semavîdir, Kur'anîdir. O halde Kur'an okundukça, o da okunacaktır. Risale-i Nur, mücevherat-ı Kur'aniye hakikatlarının sergisidir, pazarıdır. Bu ulvî pazarda herkes istediği gibi ticaret yapar. Uhrevî, mânevî zenginliklere mazhariyetini temenni eder.
Bu kadar mâruzatımızla ifade etmek istedim ki: Maksadımız; îmanımızı kurtarmaktır, îmana hizmettir, Kur'an'a hizmettir. Âhirete müteveccih olan bir hal ise, hiçbir günâ suç mevzuu olamaz. Mütemadiyen şikâyette bulunduğumuz o gizli din düşmanları, türlü türlü entrikalarla tertiplerle, iz'açlarla bizleri bu kudsî vazifeden men' etmeye uğraşmaktadırlar. Bizler ise bu kudsi yolda Kur'an ve iman için her şeyimizi fedâya seve seve hazırız. Değil dünyevî ıztırablar, cehennemi azablar da verilse, bıçaklarla da doğransak, en müthiş ölümlere maruz bırakılsak, asırlar boyunca milyonlar mübarek ecdadımızın feda-yı can ettikleri bu kudsî hakikata, bizim canımızda feda da olsun. Bir değil,bin ruhum da olsa, Kur'an için, iman için hepsini feda etmeğe her zaman hazırım.
Şu aziz vatanın taşları,toprakları, âbideleri, kubbeleri, câmileri, minareleri, mezar taşları, türbeleri; Kur'an'ın tebliğ ettiği zemzeme-i tevhidi haykırıyorlar. Îman ve Kur'an'ın ezeli nûrunu atom zerratına kadar nüfuz edip ilan ettiği tevhid hakikatını, hiç bir kuvvet bu vatanın ve bu milletin sîne-i pâkinden silemez.
Muhterem mahkemenizden, yüksek adaletinizden; hakaik-ı Kur'aniyeyi ve Vahdaniyet-i İlâhiyeyi haşmetle ilân eden ve tevhidi, âzamî derecede gösteren Risale-i Nur Külliyatının iadesine ve beraetine karar vermenizi rica ederim.
Risale-i Nur, Kur'an'ın malıdır. Arşı, ferşe bağlıyan Kelâmullah ile mâzi cânibindeki milyarlar ehl-i îman, Evliya ve Enbiya alâkadar oldukları gibi, Risale-i Nur mahkemesiyle de mânen alâkadardırlar. Çok ihtiyarlamış Arzın, dörtyüz milyon müslüman sekenesi, Risale-i Nur'un beraetine ve serbestiyetine ve intişarına muntazırdırlar.
Mâzi tarafından perde-i gayb arkasına çekilen mübarek ecdadımızın nûranî kafileleri, ulvî makamlarından Risale-i Nur mahkemesine mânen nâzırdırlar.
Müstakbel cephesinin feyizkâr nesilleri, beraet kararını bekliyorlar.
Emekli Yüzbaşı Mehmed Kayalar
(Emirdağ Cumhuriyet Müdde-i Umumiliği Eliyle)
Ses Yok