Müdafalar | Müdafalar | 24
(1-190)
Hem kararnâmede nasıl kelimeler ve mektupların mübalâğâları üstünde oynamışlar ve mânâlar çıkarmışlar öyle de, sathi bir tedkikat ile pek yanlış hükümleri var. Meselâ : Hüsrev'in evinde üç Mu'cizât-ı Ahmediye (A.S.M.) bulunmuş. Bunu dokuz risale yani, müteaddit risaleler bulunduğunu göstermekle teksirine çalışmak ile ittiham ediliyor. Halbuki onlar dokuz risale değil, üç risaledir. Her birinin üç parçası birbirine dikilmemiş. Zabıta tarafından Mu'cizât-ı Ahmediye'den (A.S.M.) hususi nüsham müsadere edildikten sonra, Mu'cizât-ı Ahmediye'nin (A.S.M.) bir aynını kendim için rica ile Husrev'e bir nüshasını yazdırmak üzere, başka bir kardaşımdan Mu'cizât-ı Ahmediye'nin (A.S.M.) kerametli bir nüshasını emaneten aldım, Husrev'e verdim. Biçare Husrev'in de o kitabtan bir nüshası vardı. Mukabele etmek üzere onu birleştirmiş; taharri esnasında üçü birden alınmıştır.
Hem, karar verenlerin sathî tedkikatına bir delilde şudur ki: Yirmi senelik risalelerimin bir kısmının fihristesi olan Onbeşinci Lem'a'nın her bir parçasını birer risale zannedip, o Fihriste'de bahs edilen bazı mes'elelerle muahezeye kalkmışlar. Hiç fihriste ile muaheze edilir mi? Ve onların her bir parçasına birer risale nazarıyla bakılır mı? Hem , Barla'dan müfarakatımdan bir sene sonra odamın bir köşesinde imzasız, pek eski bir mektup bulunmuş. O mektubu benden sordular. İmzasız, belki yedi sekiz sene evvel birisi tarafından gelmiş veyahut birisi tarafından oraya sokulmuş. Arabî kelimatın Türkçe'den kaldırılmasına dair birisi fikrini yazmış. Bunu medar-ı muaheze ediyorlar. Mektub benim değil. İmzası yok. Bir seneden beri terk ettiğim bir odada gayet eski bir tarzda ve o mektuba ehemmiyet verildiği ve cevab yazıldığına dair bir emare görülmediği halde, medar-ı ittiham tutulmuş. Daha kararnâmedeki sâir noktaları bunlara kıyas edilsin.
Misafir sorgu hâkimleri gücenmesinler. Bütün kuvvetimle onların bana isnad ettikleri "ifsad" ve "halkı idlal" ve "menfi duyguları", "siyasetçiliği" red ediyorum. Ve onların vazifesine ve şahıslarına ilişmiyorum. Fakat, tahkikatlarında istinad ettikleri esâsat, garazkâr muhbirlerin evhamlarıdır. O misafir sorgu hakimlerinin benim bu şiddetli ifademden gücenmeye hakları yoktur. Çünki : Onlar, bizim hayat ve memat meselemizde dikkatsizlikleri ile bize ilişiyorlar. Ve kelimeler üzerinde hayatımızla oynuyorlar. Biz gücenmedik. Yalnız hakkımızı müdâfâa ediyoruz. Ben şiddetimle onların efkârlarını tezyif etmiyorum; belki, evhamlarını izale ediyorum. Ve "aldandınız" diye bir parça enaniyetlerine ilişiyorum. Bundan gücenmeye hakları yoktur. Yüksek mahkeme ise, elbette bana ve sorgu hakimlerine yüksek makamda âdilâne bakar.
Dördüncü Nokta : Kararnâme, haksız ve dikkatsiz olduğundandır ki: Harb-i Umumi gibi bir musibet- azimeyi ve memleketimizde vilâyât-ı şarkîyenin Ermeni Komitesi yüzünden katliamlara ve vilayât-ı garbiye ehlinin çokları Yunanlar tarafından Rumlar eliyle katillere sebebiyet veren ve fitne-i ahirzamanı andıran çok fitnelere mazhar olan bu asra, "yüzbin defa yaşasın Cehennem " dediği; ve Rum ve Ermeni Komitelerinin münafık gaddarlarının bize musallat eden Avrupa'nın insaniyetperverliğini iddia eden zalimlerin kulaklarını çınlatan üç-dört sahifelik bir eserime işaret eden Fihriste'nin aleyhime medar-ı mesuliyet edilmesidir. Acaba bu sorgu hâkimleri bu asrın bütün siyasetini unutmuşlarmı ki: Benim gibi çok cihetler ile bu asrın darbesini yiyen bir adamın şekvasını, böyle mûcib-i mes'uliyet telakki ediyorlar.
Ses Yok