Müdafalar | Müdafalar | 26
(1-190)
O komitelerden, tesadüfle hükûmetin me'muriyetine girenler, ciddi dindarlara takmak için iki kulp elinde tutmuş, garaz ettikleri dindarlara takıyorlar ve hükûmeti iğfâle çalışıyorlar. O iki kulpun birisi; o mülhidin irtidadına temayül göstermemek mânasiyle "İrtica" kulpunu takıyor. Diğeri ; Hâşâ sümme hâşâ!.. Dinsizliği bu hükûmet-i İslâmiyenin ayn-ı siyaseti telâkki etmediğimiz mânasında "Dini siyasete alet etmek" kulpu ile lekelemek istiyorlar. (Haşiye) Evet, Hükûmet-i Cumhuriye, o gizli müfsidlerin vatana ve millete muzır efkârlarını elbette terviç etmez ve tarafdar olamaz. Ve bilse menetmek, cumhuriyet kanunlarının muktezasıdır. Ve öyle müfsidlere hükûmet hesabına tarafdarlık ile, cumhuriyetin esaslı prensiplerine zıddı zıddına gidemez. Hükûmet-i Cumhuriye, bizim ile o müfsidlerin mabeyninde hakem hükmünü alsın. Hangimiz zâlim ise ve tecavüz ediyorsa; o vakit o hakem hükmünü versin ve hâkimlik noktasında hükmünü icra etsin.
İkinci Madde : Risale-i Nur'un eczalarında mevadd-ı kanuniyeye muarız mes'eleler bulunması ortaya konulabilir. Bu cihet mahkemeye aittir. Fakat Risale-i Nur, kendi başiyle yüz mânevi keşfiyat-ı mühimmeyi havi bir eserdir. Bu keşfiyatın birtekini bile, keşşafın hakk-ı keşfini siyanet etmekle, ziyaa uğratmamak lazım gelir. Keşfiyatın ehemmiyeti, ehl-i hakikat ve ehl-i ilim ve edibler ortasında gayet büyüktür ve ehemmiyeti var. Bir kimse, diğerinin keşfiyatını temellük edemez. Eğer etse onun aleyhinde ikame-i dâva etmek, bütün memleketlerde câri olan bir kanundur. İleride hükûmetin müsaadesini istihsal etmek suretiyle neşretmek istediğim ve yirmi-otuz seneden beri keşif ve te'lifine çalıştığım ve elli seneden beri devameden tedkikat ve mücâhedât-ı fikriye ve muhtelif menba'lardaki taharriyat-ı mesaimin neticesi ve semeresi olarak yazdığım ve mânevi yüz keşfiyatı gösteren ve binlerce hakikatı havi yüzden ziyade risaleden ibaret olan Risale-i Nur 'un te'lifinden sonra neşredilen -bazı kanunlara uygun gelmiyen- on-onbeş noktasını ortaya atarak müttehem bir vaziyete koymak, bu hakikatların ve benim onlara taallûk eden hukuklarımın ziyaını mucib olmakla beraber, diğerlerinin intihal ve sirkatine ve temellük ve kendine mâletmesine zemin ihzar etiğinden; bu babda, evvelemirde ve herşeyden ziyade hakikat-ı âliye namına ve hukuk hesabına hakkımın muhafazasını, âdil mahkemenizin nazara alacağı ilk cihettir. Ve bir cürüm aleti olmak tevehhümiyle müsadere edilen risalelerimin tazammum ettiği hakâik, ehl-i fen ve felsefeye ve akademi muhakkiklerine karşı isbatıma medar olmak üzere elimde bulunması lâzım geldiğinden; bu keşfiyat ve münazarat-i ilmiye üzerinde hazırlığımı tesbit etmek için tarafıma iadesini isterim. Beni mahkûm etseniz de onlar mahkûm olamaz ve hapisde dahi benim arkadaşım olmalıdırlar.
______
Haşiye : Yani : "Hükûmet bir siyaset takib etmiyor, hâşâ sümme hâşâ ! Hükûmetin siyaseti dinsizliktir." diye tevehhüm eden o mülhidin nazarında benim, Kur'an-ı Hakim'in nusûs-u kat'iyyesinden tereşşuh eden Risale-i Nur ile takib ettiğim hakâik-ı imaniyeye hizmetimi muhalif bir siyaset demekle, dünyada en şe'ni bir iftirayı eder.
Evet, inkâr edilmez ki; kâinatta, dinsizlik ile dindarlık, Âdem zamanından beri cereyan edip geliyor ve kıyamete kadar gidecektir. Bu mes'elemizin künhüne vakıf olan herkes, bize olan bu hücumunun, doğrudan doğruya dinsizlik hesabına dindarlığa bir taarruz olduğunu anlar. Ekser-i hükemanın Garb'da ve Avrupa'da zuhuru ve ağleb-i enbiyanın Şark'da ve Asya'da tulu'ları Kader-i Ezelînin bir işaret ve remzidir ki; Asya'da hâkim, galib, din cereyanıdır. Elbette Asya'nın ileri kumandanı olan bu hükümet-i Cumhuriye, Asya'nın bu fıtri hâsiyetinden ve mâdeninden istifade edecek. Ve bîtarafana prensibini, değil dinsizlik tarafına, belki dindarlık tarafına temayül ettirecektir.
İkinci Madde : Risale-i Nur'un eczalarında mevadd-ı kanuniyeye muarız mes'eleler bulunması ortaya konulabilir. Bu cihet mahkemeye aittir. Fakat Risale-i Nur, kendi başiyle yüz mânevi keşfiyat-ı mühimmeyi havi bir eserdir. Bu keşfiyatın birtekini bile, keşşafın hakk-ı keşfini siyanet etmekle, ziyaa uğratmamak lazım gelir. Keşfiyatın ehemmiyeti, ehl-i hakikat ve ehl-i ilim ve edibler ortasında gayet büyüktür ve ehemmiyeti var. Bir kimse, diğerinin keşfiyatını temellük edemez. Eğer etse onun aleyhinde ikame-i dâva etmek, bütün memleketlerde câri olan bir kanundur. İleride hükûmetin müsaadesini istihsal etmek suretiyle neşretmek istediğim ve yirmi-otuz seneden beri keşif ve te'lifine çalıştığım ve elli seneden beri devameden tedkikat ve mücâhedât-ı fikriye ve muhtelif menba'lardaki taharriyat-ı mesaimin neticesi ve semeresi olarak yazdığım ve mânevi yüz keşfiyatı gösteren ve binlerce hakikatı havi yüzden ziyade risaleden ibaret olan Risale-i Nur 'un te'lifinden sonra neşredilen -bazı kanunlara uygun gelmiyen- on-onbeş noktasını ortaya atarak müttehem bir vaziyete koymak, bu hakikatların ve benim onlara taallûk eden hukuklarımın ziyaını mucib olmakla beraber, diğerlerinin intihal ve sirkatine ve temellük ve kendine mâletmesine zemin ihzar etiğinden; bu babda, evvelemirde ve herşeyden ziyade hakikat-ı âliye namına ve hukuk hesabına hakkımın muhafazasını, âdil mahkemenizin nazara alacağı ilk cihettir. Ve bir cürüm aleti olmak tevehhümiyle müsadere edilen risalelerimin tazammum ettiği hakâik, ehl-i fen ve felsefeye ve akademi muhakkiklerine karşı isbatıma medar olmak üzere elimde bulunması lâzım geldiğinden; bu keşfiyat ve münazarat-i ilmiye üzerinde hazırlığımı tesbit etmek için tarafıma iadesini isterim. Beni mahkûm etseniz de onlar mahkûm olamaz ve hapisde dahi benim arkadaşım olmalıdırlar.
______
Haşiye : Yani : "Hükûmet bir siyaset takib etmiyor, hâşâ sümme hâşâ ! Hükûmetin siyaseti dinsizliktir." diye tevehhüm eden o mülhidin nazarında benim, Kur'an-ı Hakim'in nusûs-u kat'iyyesinden tereşşuh eden Risale-i Nur ile takib ettiğim hakâik-ı imaniyeye hizmetimi muhalif bir siyaset demekle, dünyada en şe'ni bir iftirayı eder.
Evet, inkâr edilmez ki; kâinatta, dinsizlik ile dindarlık, Âdem zamanından beri cereyan edip geliyor ve kıyamete kadar gidecektir. Bu mes'elemizin künhüne vakıf olan herkes, bize olan bu hücumunun, doğrudan doğruya dinsizlik hesabına dindarlığa bir taarruz olduğunu anlar. Ekser-i hükemanın Garb'da ve Avrupa'da zuhuru ve ağleb-i enbiyanın Şark'da ve Asya'da tulu'ları Kader-i Ezelînin bir işaret ve remzidir ki; Asya'da hâkim, galib, din cereyanıdır. Elbette Asya'nın ileri kumandanı olan bu hükümet-i Cumhuriye, Asya'nın bu fıtri hâsiyetinden ve mâdeninden istifade edecek. Ve bîtarafana prensibini, değil dinsizlik tarafına, belki dindarlık tarafına temayül ettirecektir.
Ses Yok