Müdafalar | Müdafalar | 42
(1-190)
Ben, buranın adliyesine karşı ehemmiyetsiz şahsım değil, belki memlekete zararsız bir surette menfaatli ve kıymetli Risale-i Nur ve Şâkirdlerini nazara alıp, müdafaa ettiğim halde, "Sen kendini müdafaa et!" diye, beni acib bir câni tarzında herşeyden ve konuşmaktan tecrid ve haps-i münferide ve sıhhatime ve ihtiyarlığıma tam dokunacak bir şekilde soktular. Sonra, doktorları hastalığım haysiyetiyle istedim. Onlara hitaben derdimi yazdım. Birkaç gün te'hirden sonra, bir doktor geldi. Öyle bir acele ile baktı ki; "güya müttehem ve vatana muzır bir şahsiyetin sıhhati ne ehemmiyeti var" diye, manasını fehm ettim. Daha onlara hitaben yazdığım istirhamnâmeyi vermedim. Şimdi en son size de müracaat ediyorum. Bu gurbette hiç dost bulamayan ve herkes ona müttehem nazarıyla bakan bir adamın derdini de dinlemek gerektir. Bir vazife ile sivil polis gönderebilirsiniz. Tâ ki, hakikat-ı hâli anlasın, size haber versin. Ve Isparta ve Denizli adliyelerine karşı müdafaatımın suretini size getirsin. Ve zâbıta ile Risale-i Nur Şakirdlerinin ortasına anlaşmamazlık girmesin.
Haps-i münferidde mevkuf
Said Nursî

Mahkemeye hitabedir
Efendiler! Size kat'î haber veriyorum ki; Buradaki zatların, bizimle ve Risale-i Nur 'la münasebeti olmıyan veya az bulunan veya inkâr edenlerden başka, istediğiniz kadar kardeşlerim ve hakikat yolunda arkadaşlarım var. Bizler, Risale-i Nur 'un keşfiyat-ı kat'iyesiyle iki kere iki dört eder derecesinde sarsılmaz bir kanââtle bilmişiz ki: Ölüm bizim için, sırr-ı Kur'ân ile, îdam-ı ebediden terhis tezkeresine çevrilmiş; ve bize muhalif olanlar ve dalâlete gidenler için o kat'i ölüm, ya îdam-ı ebedîdir (eğer âhirete imanı yoksa) veya ebedi ve karanlıklı haps-i münferiddir (eğer âhirete inanıyorsa ve sefahatte ve dalâlette gitmiş ise) acaba dünyada bu mes'eleden daha büyük, daha ehemmiyetli bir mes'ele-i insaniye varmı ki, bu ona âlet olsun? Sizden soruyorum? Madem yoktur ve olamaz, neden bizimle uğraşıyorsunuz? Biz, en ağır cezanıza karşı kendimiz, âlem-i nura gitmek için bir terhis tezkeresini alıyoruz diye kemâl-i metanetle bekliyoruz. Fakat bizi reddedip, dalâlet hesabına mahkûm edenleri, sizi bu meclisde gördüğümüz gibi, îdam-ı ebedî ile ve haps-i münferidle mahkûm ve pek yakın bir zamanda o dehşetli cezayı çekeceklerini müşahede derecesinde biliyoruz, belki görüyoruz, onlara insaniyet damariyle cidden acıyoruz. Bu kat'i ve ehemmiyetli hakikatı isbat etmeye ve en mütemerridleri dahi ilzam etmeye hazırım! Değil öyle vukufsuz, garazkâr, mâneviyatta behresiz ehl-i vukufa karşı, belki en büyük âlim ve feylesoflarınıza karşı gündüz gibi isbat etmezsem her cezaya razıyım. İşte yalnız bir nümune olarak, iki Cum'a gününde mahpuslar için telif edilen ve Risale-i Nur 'un umdelerini ve hülasalarını ve esaslarını beyan ederek Risale-i Nur 'un bir müdafaanamesi hükmüne geçen Meyve Risalesi'ni ibraz ediyorum ve Ankara makamatına vermek için, yeni harflerle yazdırmaya müşkilatlar içinde gizli çalışıyoruz. İşte onu okuyunuz, tam dikkat ediniz, eğer kalbiniz (nefsinize karışmam) beni tasdik etmezse, bana şimdiki tecrid-i mutlak içinde her hakareti ve işkenceyi de yapsanız, sükût edeceğim! Elhâsıl : Ya Risale-i Nur 'u tam serbest bırakınız veyahut o kuvvetli ve zedelenmez hakikatı elinizden gelirse kırınız! Ben şimdiye kadar sizi ve dünyanızı düşünmüyordum ve düşünmiyecektim, fakat mecbur ettiniz, belki de sizi ikaz etmek lâzım idi ki, kader-i İlâhi bizi bu yola sevketti. Biz de,düstur-u kudsiyi kendimize rehber edip, her bir sıkıntılarınızı sabır ile karşılayacağız, diye azmettik.
Said Nursî
Ses Yok