Müdafalar | Müdafalar | 44
(1-190)
(Mahkemede Son Sözüm)
Efendiler! Çok emârelerle kat'i kanâatım gelmiş ki; hükûmet hesabına, bize hissiyat-ı diniyeyi âlet ederek emniyet-i dahiliyeyi ihlâl edeceğimiz için hücum edilmiyor. Belki bu yalancı perde altında, zındıka hesabına, bizim imânımız için ve imâna ve emniyete hizmetimiz için bize hücum ediliyor, bunun çok hüccetlerden bir hücceti şudur ki : Yirmi sene zarfında, Risale-i Nur'un yirmibin nüshalarını ve parçalarını yirmibin adamlar okuyup kabul ettikleri halde, Risale-i Nur'un Şâkirdleri tarafından emniyetin ihlâline dair hiçbir vukuat olmamış ve hükûmet kaydetmiş ve eski ve yeni iki mahkeme bulmamış. Halbuki böyle kuvvetli propaganda, yirmi günde vukuatlar ile kendini gösterecekti. Demek hürriyet-i vicdan prensibine zıd olarak, bütün dindar nasihatçılara şâmil, lastikli bir kanunun yüzaltmışüçüncü maddesi sahte bir maskedir. Zındıklar, hükûmeti iğfal ederek ve adliyeyi şaşırtıp, bizi herhalde ezmek istiyorlar Mâdem hakikat budur, biz de bütün kuvvetimizle deriz : Ey dinini dünyaya satan ve küfr-ü mutlaka düşen bedbahtlar! Elinizden ne gelirse yapınız. Dünyanız başınızı yesin... ve yiyecek! Yüzer milyon kahraman başlar feda oldukları bir kudsi hakikata, başımız dahi feda olsun! Her cezanıza ve idamınıza hazırız. Hapsin harici bu vaziyette, yüz derece dahilinden daha fenadır. Bize karşı gelen böyle bir istibdat-ı mutlak altında hiçbir hürriyet -yani ne hürriyet-i ilmiye, ne hürriyet-i vicdan, ne hürriyet-i diniye- olmadığından, ehl-i nâmus ve diyanete ve tarafdar-ı hürriyet olanlara ya ölmek veya hapse girmekten başka bir çaresi kalmaz.
Biz de
diyerek Rabbimize dayanıyoruz.
Mevkuf Said Nursî Said Nursî


Mahkeme Reisi Ali Rıza Beyefendi. Hukukumu müdafaa etmek için ehemmiyetli bir talebim ve bir ricam var. Ben yeni harfleri bilmiyorum ve eski yazım da pek nâkısdır, hem beni başkalarla görüştürmüyorlar, âdeta tecrid-i mutlak içindeyim. Hatta iddianâme, onbeş dakikadan sonra benden alındı. Hem avukat tutmağa iktidarım yok. Hattâ size takdim ettiğim müdafaatımı çok zahmetle, bir kısmını gizli olarak ancak yeni harf ile bir suretini alabildim. Hem Risale-i Nur'un bir nevi müdafaası ve mesleğinin hulâsası olan Meyve Risalesi'nin bir suretini müdde-i umumiye vermek için ve bir-iki suretini Ankara makamatına göndermek için yazdırmıştım. Birden onları elimden aldılar, daha vermediler. Halbuki Eskişehirin adliyesi, bize bir makineyi hapse gönderdi. Biz müdafaatımızı onda, yeni harfle bir-iki nüsha yazdık; hem o mahkeme dahi yazdı. İşte ehemmiyetli talebim: Ya bize makineyi siz veriniz veya bize müsaade ediniz, biz celbedeceğiz. Tâ ki hem müdafaatımı, hem Risale-i Nur'un müdafaanâmesi hükmünde olan risalenin yeni harfle iki-üç sûretini alıp, hem Adliye Vekâletine, hem Hey'et-i Vekileye, hem Meclis-i Meb'usana, hem Şûra-yı Devlete göndereceğiz. Çünki iddiânamede bütün esas Risale-i Nur'dur ve Risale-i Nur'a ait dava ve itiraz, cüz'i bir hâdise ve şahsî bir mesele değil ki çok ehemmiyet verilmesin. Belki bu milleti ve bu memleketi ve bu hükümeti ciddi alâkadar edecek ve dolayısıyla alem-i İslâm'ın nazar-ı dikkatini ehemmiyetli bir sûrette celbedecek bir külli hâdise hükmünde umumi bir mes'eledir. Evet Risale-i Nur'a perde altında hücum eden, ecnebi parmağiyle bu vatandaki milletin en büyük kuvveti olan alem-i İslâm'ın teveccühünü ve muhabbetini ve uhuvvetini kırmak ve nefret verdirmek için siyaseti dinsizliğe alet ederek perde altında küfr-ü mutlakı yerleştirenlerdir ki, hükûmeti iğfal ve adliyeyi iki def'adır şaşırtıp der; "Risale-i Nur ve Şâkirderi, dini siyâsete alet eder, emniyete zarar ihtimali var." Hey bedbahtlar! Risale-i Nur'un gerçi siyasetle alâkası yotur; fakat küfr-ü mutlakı kırdığı için, küfr-ü mutlakın altı olan anarşiliği ve üstü olan istibdad-ı mutlakı esasiyle bozar, reddeder ve emniyeti, âsâyişi, hürriyeti, adâleti te'min ettiğine yüzer hüccetlerden birisi bu müdafaanâmesi hükmündeki Meyve Risalesi'dir. Bunu, âli bir hey'ete-i ilmiye tedkik etsinler, eğer beni tasdik etmezlerse, ben her cezaya ve işkenceli idama râzıyım! Mevkuf Said Nursî
Ses Yok