Müdafalar | Müdafalar | 47
(1-190)
(Müdafaatımla alâkası bulunan bir mektubtur.)
Aziz, Sıddık Kardeşlerim, Mâdem biz, çok emarelerle inayet altındayız ve madem gayet çok ve insafsız düşmanlara karşı Risale-i Nur mağlub olmadı, maarif vekilini ve Halk Fırkasını bir derece susturdu ve mâdem bu kadar geniş bir sahada ve mes'elemizi pek ziyade i'zam ile hükûmeti telâşa düşürenler, her halde iftiralarını ve yalanlarını bir derece setretmeye bahaneler ile çalışacaklar; elbette bize lâzım olan : Kemal-i teslimiyetle sabır ve temkinde bulunmak ve bilhassa inkisar-ı hayale düşmemek ve bazan ümidin hilaf-ı zuhur etse bile me'yus olmamak ve muvakkat fırtınalar ile sarsılmamak!.. Evet, gerçi inkisar-ı hayal, ehl-i dünyada kuvve-i mâneviyelerini ve şevklerini kırar perişan eder, fakat meşakkat ve mücahede ve sıkıntıların altında inayet ve rahmetin iltifatlarını gören Risale-i Nur Şâkirdlerinde inkisar-ı hayal, gayretlerini ve ileri atılmalarını ve ciddiyetlerini takviye etmek lâzım geliyor. Kırk sene evvel ehl-i siyaset, bana bir cinnet-i muvakkata isnad ederek tımarhaneye sevkettiler. Ben onlara dedim : Sizin akıllılık dediğinizin çoğunu ben akılsızlık biliyorum, o çeşit akıldan istifa ediyorum;
kaidesini sizlerde görüyorum demiştim. Şimdi dahi beni ve kardeşlerimi şiddetli bir mes'uliyetten kurtarmak fikriyle bana mahrem risaleler cihetiyle arasıra bir cezbe bir cinnet-i muvakkata isnad edenlere aynı sözleri tekrarla beraber, iki cihetle memnunum: Birisi : Hadîs-i Sahihde vardır ki : "Bir adam kemal-i imanı kazandığına, avam-ı nâsın akıllarının tavrı haricindeki yüksek hallerini mecnunluk, divanelik saymaları, onun kemal-i îmanına ve tam itikadına delâlet eder." diye ferman ediyor. İkinci cihet : Ben, bu hapisdeki kardeşlerimin selâmetleri ve necatları ve zulmetten kurtulmaları için; değil yalnız bir divanelik isnadını, belki kemal-i fahir ve ferahla tamam aklımı ve hayatımı feda etmesini kabul ediyorum. Hattâ siz münasib görürseniz, o üç zâtlara benim tarafımdan bir teşekkürnâme yazılsın ve onları mânevi kazançlarımıza teşrik ettiğimiz bildirilsin.
Said Nursî
Ben, muhterem ehl-i vukufun raporuna, hakkımızda adâlet ve hakkaniyet noktasında, onlara bütün ruhumla teşekkür ediyorum. Onların yüz risaleden fazla kitabları, kısa bir zamanda tedkik etmeleri cihetiyle elbette bazı noksanları bulunur. Ben de, o zatların raporlarına bir yardım niyetiyle birkaç noktasını izah edeceğim. Onları tenkid etmiyorum, belki tedkiklerine yardım ediyorum. Hatta bana verdikleri "cezbe ve arasıra ihtilâl-i ruhîyî" kemal-i memnuniyetle kabul ediyorum. Fakat, bu kadar var ki : Onların tasdikiyle de, gayet vâkıfâne ve ilmî eserlerdir ki, yüzyirmiyedi risaledir. Bunları en meşhur ulemâlar ve âkıllar hayretlerle ve takdirlerle karşılıyorlar. Değil bir meczub, belki en meşhur, muhakkik ulemâlar fikren o dereceye yetişemiyorlar. Demek ne benim ve ne de başkasının değildir. Belki Kur'an-ı Azimüşşan'ın hakikatlarıdırlar, biz de kaleme almışız. Fakat, şahsım hakkındaki "cezbe ve ihtilâl-i ruhîyî" bu noktadan kabul ediyorum: Çünki, ben şimdiki insanların çoklarını divane görüyorum. Benim aklım, onların akıllarının cinsinden değildir. Ya ben divaneyim, ya onlar divanedirler. Elbette onlar çokluk olmalarından, "cinnet-i muvakkata ve arasıra meczubiyet" benim hakkım oluyor.
Ses Yok