Müdafalar | Müdafalar | 53
(1-190)
Raporun o sahifesinde; "Risale-i Nur Şâkirdlerinin cennetlik olduklarında şüphe yoktur, bu bana bildirildi" diyor. Cennet ile müjdelemek ve iman vesikasından bahsetmek, Katolikler ve Bâtınîlerde görülmüştür. Ve Şeyh Geylânî gibi zatların, 'Müridlerim cennetliktir' demelerinin aslı yoktur. Aşere-i Mübeşşere'den başka cennetle tebşir edilmemişler. Bir adamın 'Ben cennetliğim, sen cehennemliksin' demesi, akâid kitaplarında beyan edildiğine göre yanlıştır, caiz değildir. Ve aynı sahifede, 'Bana bildirildi, hakikattan haber aldım. Bana böyle denildi..' gibi sözleri, "Aynü'l-İlim' şârihi ilhaddan saymıştır."
Elcevap : Kur'an-ı Azimüşşan'da yüzer âyât ile iman ve amel-i salih ehli, cennet ile tebşir edilmesine binâen, ismi ve şahsıyla değil, belki Kur'an'ın beyanı tarzında fakat müjdeli bir surette Risale-i Nur Şâkirdlerinin iman ve amel-i salih noktasında ve bilhassa iman-ı tahkiki kazanmalarında ve hüsn-ü hâtimelerine binler lisan ile her vakit dua edilmesine istinaden Kur'an-ı Kerim'in belâgatının derece-i i'cazından tereşşuh eden işârâtından remzî bir beşâret ve bir müjde telâkkî edip, hesab-ı ebced ile tam tevafukunu bir emare göstermek, hiç bir cihetle medar-ı itiraz olamaz. Teşekkürnâmede beyan olunduğu gibi, Risale-i Nur, bir adamı şahsıyla ve ismiyle tayin edip, cennetlik müjdesini vermiyor. Belki Kur'an'ın yüzer âyâtının beşaretine binâen, bu zamanda yüksek derece-i iman ve amel-i salihte bulunan şâkirdleri -kim olursa olsun- birkaç ayetin işaret ve müjdeleriyle müjde veriyor. Bunda bir hüküm yok. Ve akîde-i Ehl-i Sünnet'e muhalif hiç bir ciheti yok. Hem raporda :
"Bana bildirildi. Hakikattan haber aldım. Bana böyle denildi..." gibi sözler; herkes kalbine hatıra nev'inden, hususi ilham kabilinde diyebilir nev'inden tabirattır. Bunların neresinde haram vechi bulunur? Hususan Kur'an nüktelerinin fehminde, Kur'an hakikatından ihtiyarsız, ilhâmî bir surette gelen ma'nâlara "Hakikattan haber aldım, kalbime denildi" tabirleri tam yerindedir. Raporun aynı sahifesinde : "İlm-i huruf ile, ebced hesabıyla hükmü çıkarmak, okunması haram olan ilimlerdendir, diye 'Reddü'l-Muhtariârihi demiş" demişler.
Elcevab : Sâbıkan beyan ettiğimiz gibi, su-i istimal edilmiş hafi ilimlerden olan ilm-i huruf başkadır, Risale-i Nur'un ebced hesabıyla ve zahir tevafuk ile hüküm çıkarmak değil, Kur'an'ın meziyetli nüktelerini ve işaretlerini beyan etmesi bütün bütün başkadır. Bunda da sehiv var. Hem aynı sahifede; "Said, Hazret-i Peygamber (A.S.M.)'e ittiba ettiğini söyler. Halbuki, Hazret-i Peygamber (ASM) 'in cifr, huruf ve tevafuk gibi şeylerden hüküm çıkardığı kat'iyyen varid değildir." Elcevab : Kur'an'ın had ve hesaba gelmez manaları, işaretleri, tefsirleri Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm'dan sarihan görünmüyor, fakat bütün o kudsî menba'ın tereşşuhatıdır. İlm-i huruf değil, belki pek zahir ve hesabî olan hesab-ı ebced ve gözle görülen tevafuklarla Kur'an'daki işaret ve nüktelerin fehmi için bir vesile yaptığım Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm'ın sünnetine ittibaımıza elbette hiçbir vecihle münâfâtı olamaz. Dokuzuncu Sehiv : Raporda denilmiş: "Said Nursî kendisini emr-i bi'l-ma'rûf ile mükellef tutuyor. Halbuki emr-i bi'l-ma'rufun şartı, fitneye müeddî olmamaktır. Kendisi bu işe me'mur değil iken ve şüpheli bir vaziyette bulunurken, emr-i bi'l-ma'rufa kalkması, bir akîde kitabında 'haramdır' denilmiş. Hem Ehl-i Kıble tekfir olunmaz. Said Nursî ise zaruriyât-ı diniyeden olmayan meseleleri ortaya atıyor. Sonra 'Ey Mülhidler, dinsizler' gibi kelimeler kitaplarında bulunuyor. Bunlar dînen caiz değildir. Ehl-i Sünnet ve 'l-Cemaat mezhebine göre 'Ben Müslümanım' diyen adama kâfir demek günahtır."
Elcevap: Hükûmet-i İttihadiye'ce ittifakla umum Avrupa'ya karşı hakâik-ı İslâmiye'yi beyan ve muhafaza etmek için Dârü'l-Hikmeti'l-İslâmiye'de bir âzâ kabul edilen ve ondokuz sene evvel Van'da iken, Diyânet Riyaseti tarafından bir vaiz kabul edilen ve şimdiye kadar pek çok muarızları bulunduğu halde sözleri cerh edilmeyen, hem şimdiye kadar hiç bir yerde dînen onun derslerinden bir zarar gören bulunmayan bir adamın, Kur'an'ın gayet sarih emr-i bi'l-ma'rufunu has ve hâlis ve sırf âhireti için çalışanlara söylemesi, değil haram, belki en ehemmiyetli bir farz hükmündedir.
Ses Yok