Müdafalar | Müdafalar | 55
(1-190)
(Mahkemede son sözün bir parçasıdır.) Bir inayettir ki: Ehl-i vukuf, beş sandık yüzotuz risalelerde, beş ay tedkikte, onbeş itiraz ve zâhiri yanlış bulmuşlar. Ve onların beş yaprak raporlarında, onbeş yanlışları ve sehivleri mahkemede ispat edilmiş. 31 Mayıs 1944 Çarşamba günü, mahkemede bir saat devam eden müdde-i umumînin okuduğu iddiânâmesine karşı, iki dakikada hazırlanan ve okunan bir mukabeledir. Efendiler, Yirmi sene bir mazlumiyet hayatında, yüz kitablarında, en mahrem mektub ve risalelerinde -asabiyetle bil-iltizam onu mahkum etmek fikriyle- yalnız sekiz-dokuz sehivli bahanelerden başka bulmamaları gösteriyor ki: Risale-i Nur mahkum olamaz. Kim var ki, yirmi sene mazlumiyet hayatında, bin yanlışı olmasın. Bu mahkeme, yalnız bu hazır zamanı değil, belki istikbalin dehşetli tenkid ve itirazlarını nazara almalı; öylece muhakeme etsin...

Reis Beyefendi! Ankara makamatına ve reis-i cumhura istida suretinde gönderdiğim müdafaanâmemi ve başvekâletin de bunu ehemmiyetle kabul ettiklerini gösteren cevâbî mektubunu rabten sunuyorum. Makam-ı iddianın aleyhimizde beyan ettiği asılsız, ittihamkârâne evhamın kat'i cevabları bu müdafaatımda vardır. Sâir yerlerin garazkârâne ve sathî zabıtnâmelerine bina edilen buranın ehl-i vukuf raporunda o kadar hilaf-ı vâki ve mantıksız sözler var ki, onlara karşı bu itiraznâmem takdim edilmişti. Ezcümle : Size evvelce arzettiğim gibi, Eskişehir Mahkemesine (163 üncü madde ile beni mahkum etmek istedikleri zaman) demiştim: Hükûmet-i Cumhuriye'nin ikiyüz meb'usu içinde aynı rakam 163 meb'usun imzalarıyle Van'daki Dârü'l-Fünûnuma, medreseme yüzelli bin banknot tahsisat kabul etmeleri ve onun ile hükümet-i Cumhuriye'nin bana karşı olan teveccühünü, bu 163'üncü maddeyi hakkımda hükümden iskat ediyor, dediğim halde, o ehl-i vukuf ise "163 meb'us Said aleyhinde takibat yapmışlar" diye tahrif etmiş. Ve bazı ayat-ı Kur'aniyeyi bir büyük en'am şeklinde eskiden beri bir âdet-i İslamiyeye binaen yazdığımız halde "Dinde tahrifat yapmış" diye ittihama kalkmışlar. İşte makam-ı iddia da, bu ehl-i vukufun böyle bütün bütün asılsız evhamlarına binaen bizi mes'ul tutuyor. Halbuki : Meclisinizin kararıyla, en yüksek hey'et-i ilmiye ve fenniyenin tedkik ve tahkikine havale edilen Risale-i Nur'un bütün eczaları tedkikten sonra, bil'ittifak, hakkımızda verdiği kararda : "Said ve Risale-i Nur Şakirdlerinin yazılarında; dini mukaddesatı alet edip, devletin emniyetini ihlâle teşvik etmek veya bir cemiyet kurmak ve hükûmete karşı bir su-i kasdı bulunmak kasdında olduğunu gösterir bir sarahat ve emare olmadığını ve Said'in şâkirdleri, muhaberelerinde hükûmete karşı kötü bir kasd beslemedikleri ve bir cemiyet kurmak veya tarikat gütmek fikriyle hareket etmedikleri anlaşılmaktadır." denilmektedir. Hem ehl-i vukuf, müttefikan "Said Nursi'nin yüzde doksan risalesi, hem samimî, hem hasbî, hem ilim ve hakikat ve din esaslarından hiçbir cihetle ayrılmamış; bunlarda, dini âlet etmek veya cemiyet teşkil etmek ile, emniyeti ihlal hareketinin bulunmadığı sarihtir. Şâkirdlerin birbiriyle ve Said Nursi'yle muhabere mektubları da bu nevidendir. Beş-on mahrem ve şekvalı ve gayr-ı ilmî olan risâlelerden başka bütün risaleleri her biri bir ayetin tefsiri ve bir hadis-i şerifin hakikatı namına yazılmışlardır. Din, imân, Allah, Peygamber, Kur'an, Ahiret akidelerini ve ibarelerini açıkça anlatmak için temsiller ile yazılmış ve ilmi görüşleri ve ihtiyarlar ve gençlere ahlaki öğütleri ve hayat tecrübesinden alınmış ibretli vak'aları ve faideli menkıbeleri ihtiva eden mevcudun yüzde doksanını teşkil eden risâlelerdir. Hükûmete, idareye ilişecek hiçbir ciheti yoktur." demişler...
Ses Yok