Müdafalar | Müdafalar | 57
(1-190)
Efendiler, Şimdiki hayat-ı içtimaiyeyi bilmediğimden, sizin musammem mahkûmiyetimize bir bahane olmak için pek musırrane ile sürdüğünüz cemiyetçilik ittihamına karşı pek çok katî cevablarımızla Ankara ehl-i vukufunun dahi müttefikan tasdikleriyle beraber, bu derece bu noktada ısrarınıza çok hayret ve taaccübde bulunurken kalbime bu mâna geldi: Madem, hayat-ı içtimaiyenin bir temel taşı; ve fıtrat-ı beşeriyenin bir hâcat-ı zarûriyesi; ve aile hayatından tâ kabile ve millet ve İslâmiyet ve insaniyet hayatına kadar en lüzumlu ve kuvvetli rabıtası ve her insanın kâinatta gördüğü ve tek başına mukabele edemediği medar-ı zarar ve hayret ve insanî ve İslâmî vazifelerin ifâsına mânî, maddî ve mânevi esbabın tehacümâtına karşı bir nokta-i istinadı ve medar-ı tesellisi olan dostluğun ve kardeşane cemaatin ve topluluğun ve samimane uhrevî cemiyet ve uhuvvetin siyasi cephesi olmadığı halde ve bilhassa hem dünya, hem din, hem ahiret saadetlerine kat'i vesile olarak iman ve Kur'an dersiyle hâlis bir dostluğa ve hakikat yolunda bir arkadaşlığa ve âhiretine ve vatanına ve milletine zararlı şeylere karşı bir tesanüd taşıyan Risale-i Nur Şâkirdlerinin pek çok takdir ve tahsine şayân ders-i îmânda toplanmalarına, "cemiyet-i siyasiye" nâmını verenler, elbette ve herhalde, gayet fena aldanmış veya gayet gaddâr bir anarşisttir ki, hem insaniyete vahşiyâne düşmanlık eder, hem İslâmiyete nemrudane adâvet eder, hem hayatı-ı içtimaiyeye anarşiliğin en bozuğu ve mütemerridi tavriyle husumet eder ve bu vatana ve millete ve hâkmiyet-i İslâmiyeye ve dinin mukaddesatına en mürtedâne ve mütemerridâne ve anudane mücadele eder. Veya ecnebi dinsizleri hesabına bu milletin can damarını kesmeye veya bozmaya çalışan hannâs bir zındıkdır ki, hükûmeti iğfal ve adliyeyi şaşırtır, tâ o şeytanlara ve Fir'avunlara ve anarşistlere karşı şimdiye kadar istimâl ettiğimiz mânevi silahlarımızı, kardeşlerimize ve vatanımıza çevirsin veya kırdırsın. (Haşiye)
__________
Haşiye : Mahkumiyetimize hükmeden mahkemeyi ve aleyhimizdeki hakimleri ebedî mahkum eden ve ta'zibimize en acınacak ve düşmanları da rikkate getirecek bu dokuz ay zarfında her vesile ile şahsıma kanunsuz ihanet etmek ve zaafiyetim ve ihtiyarlığım için şiddetli muhtaç olduğum hizmetçilerimden sebepsiz men'etmek ve müdafaamı yazdırmamak için hapisteki arkadaşlarımla konuşturmamak ve temas ettirmemek ve gürültüden müteessir olduğum için hususan ibadet vaktinde kaç defa şekva ettiğim halde yanıbaşımda gayet haylaz gençler bulundurup

MÜDAFAATIN ZEYLİ Mühim bir sualin cevabıdır. Büyük memurlardan işimizle alâkadar olanlar sordular. Dediler ki: Mustafa Kemal sana üçyüz lira maaş verip Kürdistan'a ve vilayat-ı şarkiyeye Şeyh Sinusi yerine seni vaiz-i umumi yapmak teklifini niçin kabul etmedin? Eğer kabul etseydin, ihtilal yüzünden kesilen yüzbin adamın canlarını kurtaracaktın. Ben de onlara cevabımda dedim ki: Yirmişer otuzar senelik hayat-ı dünyeviyeyi yüzbin adam hakında kurtarmadığıma bedel yüzbin vatandaşa herbirisine milyonlar senelik hayatlarını kazandırmağa vesile olan Risale-i Nur o zayiatın yerine binler derece fevkinde iş görmüş. Eğer ben o teklifi kabul etseydim, hiçbir şey'e alet olamıyan ve tabi olamayan ve sırr-ı ihlası taşıyan Risale-i Nur meydana gelmezdi. En mahrem kardeşlerime yazmışım ki, Ankara'ya giden Risale-i Nur'un şiddetli tokatları için beni idama mahkum benim damarlarıma dokundurmak hatta bilaistisna bütün şahsi arzularıma aksiyle muamele etmek, arkadaşlarıma ehemmiyetsizliğimi söyleyip beni çürütmek ve haylazları hürmetsizliğe teşvik fikriyle (Said'in işi düşse gelip elimizi ayağımızı öper) demekle o mevhum cemiyet-i siyasiyeyi bozmak için yapılan ihanetlerine karşı hadsiz şükürler olsun ki, sabır ve tahammül ihsan edildi. Hem Isparta müdde-i umumisinin ve hapishane müdürünün tensibiyle bir adamı hizmet için verdiler. Müdde-i umuminin malumatıyla ve hapishane idaresinin marifetiyle satılan yatak ve eşyalarımın bedeli yüzelli banknotu o adama verdim. Ta bir dostuma muhafaza etmek için versin. Halbuki beni tese'üle mecbur etmek için.. ihanet edip vermediğini beş ay sonra öğrendik. Hem buranın müdde-i umumisinin ve müdürünün tensibiyle başka yerden bir acip haylazı bana hizmetçi vermek bahanesiye hapisteki kardeşlerimle görüşmekten men ettiler. Ben anladım bunda da bir ihanet var, kabul etmedim. Beni daima gürültüleriyle ta'zib eden yanıbaşımdaki haylaz gençlere haylazlıkta bir kumandan olup o zamandan beri azap çektiğimden çok çalıştım onu benim inadıma başka yere vermediler. Yalnız şekva içinde bir teşekkür borcumdur ki: Türk seciyesinde ulüvv-ü cenaplığı taşıyan Denizli sergardiyanı bu ihanetlere iştirak etmemiştir. Çamaşırlarımı hanesinde yıkamakla ve arasıra teskin edip teselli vermekle insaniyetini ve vazifeperverliğini göstermeseydi, elbette eski Said damariyla artık yeter deyip makam-ı iddianın aradığı ve bulamadığı mes'uliyetime bir sebeb olurdu. Zaten tahminimce bu cüz'i ve şahsî ihanetlerde böyle bir maksat var. Sizi te'min ederim ki, eğer iddia makamının bu ehemmiyetsiz ve adi ve cüz'i şeylerden daha adi daha ehemmiyetsiz ve asılsız bahaneleri bu pek ciddi meselede istimal etmeseydi, ben bu cüz'i şeyleri kâle ve kaleme almazdım.
Mevkuf Said Nursi
Ses Yok