Müdafalar | Müdafalar | 86
(1-190)
HİLMİ BEY'E HİTABEN Evvelâ : Eski Dahiliye Vekili, şimdi Parti Umumi Kâtibi Hilmi Bey! Yirmi sene zarfında birtek istida, Dahiliye Vekili iken sana yazdım. Fakat, yirmi senelik kaidemi bozmadım, vermedim. İstersen sana okuyacağım. Hem eski Dahiliye Vekili, hem şimdi kâtib-i umumi sıfatlarıyle seninle konuşacağım.
Yirmi sene hükümetle konuşmayan; tek bir defa yine hükümet hesabına hükümetin büyük bir rüknü ile konuşan adam, on saat kadar söylese azdır. Onun için siz, konuşmaya bir-iki saat müsaade ediniz.
Sâniyen : Şimdi, partinin katib-i umumisi itibariyle size bir hakikatı beyan etmeye kendimi mecbur biliyorum. Hakikat da şudur: Seni kâtib-i umumi olduğun Halk Fırkası reisi, millet karşısında gayet ehemmiyetli bir vazifesi var. O da şudur: Bin seneden beri Âlem-i İslâmiyeti kahramanlığıyle, memnun eden ve vahdet-i İslâmiyeyi muhafaza eden ve âlem-i beşeriyeti, küfr-ü mutlaktan ve dalâletten şanlı bir surette kurtulmasına büyük bir vesile olan Türk milleti ve Türkleşmiş olanların din kardeşleri! Eğer şimdi, eski zaman gibi kahramancasına Kur'an'a ve hakaik-i imana sahib çıkmazsanız ve sizler gibi ehl-i hamiyet eskide yanlış bir surette ve din zararına medeniyetin propagandası yerinde doğrudan doğruya hakaik-ı Kur'aniye ve imaniyeyi tervice çalışmazsanız; size kat'iyyen haber veriyorum ve kat'i hüccetlerle isbat ederim ki: Âlem-i İslâm'ın muhabbet ve uhuvveti, dehşetli bir nefret ve kahraman kardeşi ve kumandanı olan Türk milletine bir adavet şimdi Âlem-i İslâmı mahva çalışan küfr-ü mutlak altındaki anarşiliğe mağlub olup, Âlem-i İslâm'ın kal'ası ve şanlı ordusu olan bu Türk milletinin parça parça olmasına ve şark-ı şimaliden çıkan dehşetli ejderhanın istilâ etmesine sebebiyet vereceksiniz.
Evet, hariçte iki dehşetli cereyana karşı bu kahraman millet, Kur'an kuvvetiyle dayanabilir. Yoksa, küfr-ü mutlakı, istibdad-ı mutlakı, sefahet-i mutlakı ve ehl-i namusun servetini serserilere ibahe etmesini âlet ederek, dehşetli bir kuvvetle gelen bir cereyanı durduracak, ancak İslâmiyet hakikatiyle mezcolmuş, ittihad etmiş ve bütün mazideki şerefini İslâmiyette bulmuş bu millet dayanabilir. Evet, bu milletin hamiyetperverleri, milliyetperverleri herşeyden evvel; bu mümteziç, müttehit milliyetin can damarı hükmünde olan hakaik-ı Kur'aniyyeyi, terbiye-i medeniye yerine esas tutmak ve düstur-u hareket yapmakla o cereyanı durdurur, İnşâallah..
İkinci Cereyan : Âlem-i İslâm'daki müstemlekatlarını kendilerine ısındırmak ve tam bağlamak için bu vatandaki kuvvetli merkeziyet-i İslâmiyeyi dinsizlikle ittiham etmekle bozmak ve Âlem-i İslâm'ın, irtibatını mânen kesmek ve uhuvvetlerini bu millete adavete çevirmek gibi bir planla şimdiye kadar bir derece muvaffak da olmuş. Eğer bu cereyanın aklı başında olsa, bu dehşetli plânı değiştirip hariçteki Âlem-i İslâm'ı okşadığı gibi; bu merkezdeki İslamiyet dinini okşasa, hem o da çok istifade eder, hem azim fütuhatını bir derece muhafaza eder, hem bu vatan ve millet dehşetli belâdan kurtulur.
Eğer şimdi siz kâtib-i umumi olduğunuz hamiyetperver, milliyetperver adamlar gibi, şimdiye kadar cereyan eden ve medeniyet hesabına mukaddesatı çiğneyen usulleri muhafazaya çalışıp, üç-dört şahsın inkılab namında yaptıkları icraatı esas tutarak, mevcud haseneleri ve inkılab iyiliklerini onlara verip; ve mevcud dehşetli kusurlar millete verilse; o vakit üç-dört adamın üç-dört seyyiesi, üç dört milyon seyyie olup, bu kahraman ve dindar milleti ve İslâm Ordusu olan Türk milletinin geçmiş asırlardaki milyarlar şerefli merhum ordularına ve milyonlarla şehidlerine ve milletine büyük bir muhalefet ve ervahına bir mânevi azab ve şerefsizlik olmakla beraber; o üç-dört inkılabcı adamın pek az hisseleri bulunan ve millet ve ordunun kuvvet ve himmetiyle vücud bulan haseneleri, o üç-dört adama verilse, o üç-dört milyon iyilikler, üç-dört haseneye inhisar edip küçülür, hiçe iner; daha dehşetli kusurlara keffaret olamaz.i Sâlisen : Hilmi Bey! Size karşı, elbette çok cihetlerle dahilî ve haricî muarızlar var. Ben, dünya ve siyasetin haline bakmadığım için bilemiyorum. Fakat beni bu sene de çok sıkıştırdıkları için sebebine baktım ki, size karşı bir muarız çıkmış. Eğer o muarız mükemmel bir reis bulup hakaik-ı imaniye nâmına çıksaydı, birden sizi mağlûb ederdi. Çünki, bu milletin yüzde doksanı, bin seneden beri an'ane-i İslâmiye ile ruh ve kalb ile bağlanmış. Zâhiren, muhalif fıtratındaki emre itaat cihetiyle serfüru etse de kalben bağlanmaz.
Hem bir müslüman, başka milletler gibi değil. Eğer dinini bıraksa anarşist olur, hiçbir kayd altında kalmaz. İstibdad-ı mutlaktan, rüşvet-i mutlakadan başka hiçbir terbiye ve tedbirle idare edilmez. Bu hakikatın çok hüccetleri, çok misalleri var. Kısa kesip, sizin zekâvetinize havale ediyorum.
Bu asrın, Kur'an'a şiddet-i ihtiyacını hissetmekte İsveç, Norveç, Finlandiya'dan geri kalmamak size elzemdir. Belki onlara ve onlar gibilere rehber olmak vazifenizdir. Siz, şimdiye kadar gelen inkılâb kusurlarını üç-dört adamlara verip, şimdiye kadar umumi harb vesair inkılâbların icbariyle yapılan tahribatları -hususan an'ane-i diniye hakkında- tamire çalışsanız; hem size istikbalde çok büyük bir şeref ve âhirette büyük kusuratlarınıza keffaret olup, hem vatan ve millet hakkında menfaatli hizmet ederek, milliyetperver, hamiyetperver nâmına müstahak olursunuz.
Rabian : Mâdem, ölüm öldürülmüyor ve kabir kapısı kapanmıyor ve mâdem siz de herkes gibi kabre koşuyorsunuz ve mâdem o kat'i ölüm, ehl-i dalâlet için idam-ı ebedidir. Yüzbin hamiyetçilik ve dünyaperestlik ve siyasetçilik onu tebdil edemez. Ve mâdem Kur'an, o idam-ı ebediyi, ehl-i iman için terhis tezkeresine çevirdiğini güneş gibi isbat eden Risale-i Nur elinize geçmiş ve yirmi seneden beri hiçbir feylesof, hiçbir dinsiz O'na karşı çıkamıyor, bilakis, dikkat eden feylesofları imana getiriyor. Ve bu on iki sene zarfında dört büyük mahkemeniz ve feylesof ve ulemadan mürekkeb ehl-i vukufunuz, Risale-i Nur'u tahsin ve tasdik ve takdir edip, iman hakkındaki hüccetlerine itiraz edememişler. Ve bu millet ve vatana hiçbir zararı olmakla beraber, hücum eden dehşetli cereyanlara karşı, Sedd-i Zülkarneyn gibi bir Sedd-i Kur'anî olduğuna, Türk milletinden, hususan, mekteb görmüş gençlerden yüzbin şahid gösterebilirim. Elbette benim size karşı bu fikrimi tam nazara almak ehemmiyetli bir vazifenizdir. Siz, dünyevî çok diplomatları her zaman dinliyorsunuz; bir parça da, âhiret hesabına konuşan benim gibi kabir kapısında, vatandaşların haline ağlayan bir biçareyi dinlemek lâzımdır.
Ses Yok