Müdafalar | Müdafalar | 99
(1-190)
Hem o şahsı tenkid o içinde bulunduğu ve kusurlara sebep olduğu bir inkılap yalnız onun değil.. belki, ordunun ve hükümetindir. Onun da yalnız bir hissesi var... Onun kusurları için, onu tenkid etmek, elbette bir suç olmadığı gibi, inkılaba hücum ediyor denilemez..
Hem bu kahraman milletin ebedi bir medar-ı şerefi ve Kur'an ve cihad hizmetinde dünyada pırlanta gibi pek büyük bir nişanı ve kılınçlarının pek büyük bir antika bir yadigârı olan Ayasofya Camiini, puthaneye ve Meşihat Dairesini, kızların lisesine çeviren bir adamı sevmemek bir suç olması imkânı var mı? İddianamede sebeb-i ittiham ikinci mes'ele : Üç mahkemede ondan beraet kazandığımız ve kırk sene evvel bir hadisin harika te'vilini beyan ederken, "Cin ve insin şeyhü'l-İslamı Zenbilli Ali Efendi'nin şaka ile dahi olsa başa koymağa hiçbir cevaz yok." demesiyle beraber bütün şeyhü'l-İslamlar ve bütün ulema-i İslamın cevazına müsaade etmedikleri halde avam-ı ehl-i iman onu giymeğe mecbur olduğu zaman o büyük allâmelerin adem-i müsaadeleri onları tehlikede bıraktı.. yani; ya dinini bırakmak -bir kısım münafıklar gibi- ya isyan etmek, -vilayet-i şarkiyedeki isyanlar gibi- vaziyetinde iken kırk sene evvel Beşinci Şua'nın bu fıkrası" şapka başa gelecek.. secdeye gitme diyecek.
Fakat, baştaki iman o şapkayı da secdeye getirecek. İnşaallah müslüman edecek." demesiyle avam-ı ehl-i imanı hem isyan ve ihtilalden, hem ihtiyarıyla imanını ve dinini bırakmaktan kurtardığı ve hiçbir kanun münzevilere böyle şeyleri teklif etmediği ve yirmi senede altı hükümet beni, onu giymeğe mecbur etmediği ve bütün me'murlar, dairelerinde ve kadınlar ve çocuklar ve camidekiler ve ekser köylüler onu giymeğe mecbur olmadıkları.. ve şimdi resmen askerin başından kalktığı ve örme ve bir iki bere çok vilayetlerde yasak olmadığı delaletiyle; hiçbir maslahat, hiçbir menfaat ve idare ve asayişi alâkadar edecek hiçbir faide bulunmadığı halde hem benim, hem arkadaşlarımın bir sebeb-i ittihamımız gösterilmiş. Acaba; dünyada hiçbir kanun, hiçbir maslahat, hiçbir usul bu pek manasız ittihamı bir suç sayabilir mi?
Üçüncü medar-ı ittiham: Emirdağı'nda, emniyeti ihlale teşviktir. Buna karşı itiraz ise: Evvelen : Hem buradaki mahkemeyi, hem Ankara'nın altı makamatına bu mahkemenin malumat ve müsaadesiyle verilen ve cerhedilmeyen itiraznamemdir. Onu, aynen şimdi iddianameye karşı itiraz olarak izhar ediyorum... Sâniyen : Emirdağı'nda, orada bütün benimle konuşan zatların şehadetleriyle ve ahalinin ve zabıtanın tasdikiyle beraetimden sonra bütün kuvvetimle inzivamda dünya siyasetine karışmaktan çekinmişim.. hatta te'lifi ve muhabereyi de bırakmıştım.. yalnız tekrarat-ı Kur'aniye ve meleklere dair iki nükteden başka te'lif etmedim. Ve haftada bir tek mektup bir yere Nurlara teşvik için yazardım.. hatta; öz kardeşime üç senede üç-dört mektup yazdım, memleketteki biraderime yirmi senede hiç yazmadığım halde, iddianâme beni emniyeti ihlal suçuyla ittiham edip ve cerbezeyle eski nakaratı tazeleyerek inkılaba karşı geliyor demiş. Buna karşı deriz. Yirmi sene zarfında yirmi bin Nur nüshalarını, merak ve kabul ile okuyan yirmi bin, belki yüzbin adamdan altı mahkeme ve alâkadar on vilayetin zabıtaları, emniyeti ihlale dair hiçbir maddeyi kaydetmemesi gösteriyor ki, hakkımızda binler ihtimalden ancak bir tek ihtimal ile bir imkana kat'i vukuat nazarıyla bakıyor. Halbuki; iki-üç ihtimalden bir ihtimal olsa; eseri görülmezse bir suç olmaz. Hem binler ihtimalden bir ihtimal değil, belki her adam.. hem aleyhime hücum eden müddei çok adamları öldürebilir... anarşist ve komünist hesabına emniyeti asayişi bozabilir... emniyeti ihlal edebilir... Demek böyle pek acib ve ifratkârâne imkânatı vukuat yerinde istimal etmek adliyeye ve kanuna karşı ihanettir.
Hem her hükümette muhalifler bulunur. Yalnız fikren muhalefet bir suç olmaz. Hükümet ele bakar, kalbe bakamaz; ve bilhassa vatan ve millete zararsız çok hizmeti ve faidesi bulunan ve sonra hayat-ı içtimaiyeye karışmayan ve tecrid-i mutlakta yaşattırılan ve eserleri âlem-i İslam'ın en mühim merkezlerinde kemal-i takdir ve tahsinle karşılanan bu eserler hakkında makam-ı iddianın iddianamesindeki yüz yanlışından 81'inci yanlışı; demiş ki: "Beşinci Şua'daki bütün te'villeri yanlıştır."
Elcevap : Beyinci Şua'da bir "Allahu alem bir tev'ili budur" cümlesi denildiğinden, manası budur ki, "bu hadisin bir ihtimal ile manası bu olmak mümkündür." demektir. Bu ise, mantıkça tekzibi kabil değil, yalnız; muhaliyetini isbat ile tekzib edilebilir... Sâniyen : Yirmi seneden beri, belki kırk seneden beri, benim muarızlarım ve Risale-i Nur'a ağraza çalışan hiçbir te'vilimizi ilmen, mantıken reddetmedikleri ve o muarız ulemalarla beraber Nur Şakirdlerinin binler alimleri tasdik edip Ò¡0ê¡ æ Æ ‰¥ demedikleri halde Kur'an'ın kaç sûre olduğunu bilmeyen, bunu inkâr ile karşılasa ne kadar insaf haricinde olduğunu insafınıza havale ediyorum. Elhasıl : Te'vilin mânası; hadisin veyahut ayetin birçok mânalarından bir mümkün ve muhtemel mânâsı demektir... İşte böyle bir adam hakkında büyük, acib ve asılsız ittihamları yapanlar anarşistlik belki komünistlik hesabına bilmeyerek istimal ediliyorlar diye ben de onları ittiham ediyorum.
Ses Yok