Tiryak | Tiryak | 11
(1-30)
[ FİRAKLI VE GURBETLİ BİR ESARETTE FECİR
Uyan ey gözlerim vakt-i seherde
İnayet hah zidergâh-ı İlâhî
Seherdir ehl-i zenbin tevbegâhı
Uyan ey kalbim vakt-i fecirde Begün tevbe, becû gufran zidergâh-ı İlâhî.
Nefs-i Emmâreme Bir Sille-i Te'dib:
Ey fahre meftun şöhrete mübtelâ medhe düşkün, hodbinlikte bîhemta sersem nefsim! Eğer binler meyve veren incirin menşei olan küçücük bir çekirdeği ve yüz salkım ona takılan üzümün siyah kurucuk çubuğu; bütün o meyveleri, ve o salkımları kendi hünerleri olduğu ve onlardan istifade edenler o çubuğa, o çekirdeğe medh ve
hürmet etmek lâzım olduğu, hak bir dâva ise; senin dahi sana yüklenen ni'metler için fahre gurura belki bir hakkın var. Habuki sen, daima zemme müstahaksın. Zira o çekirdek ve o çubuk gibi değilsin.
Senin bir cüz-i ihtiyârın bulunmakla, o ni'metlerin kıymetlerini fahrin ile tenkıs ediyorsun. Gururunla tahrib ediyorsun ve küfranınla ibtal ediyorsun ve temellükünle gasbediyorsun. Senin vazifen fahir değil şükürdür. Sana lâyık olan şöhret değil tevâzudur, hacâlettir. Senin hakkın medih değil istiğfardır nedâmettir. Senin kemâlin hodbinlik değil, hüdâbinliktedir.
Evet sen benim cismimde âlemdeki tabiata benzersin. İkiniz, hayrı kabul etmek, şerre merci olmak için yaratılmışsınız., Yâni, fâil ve masdar değilsiniz. Belki münfail ve mahalsiniz. Yalnız bir te'siriniz var: O da, hayır-ı mutlaktan gelen hayrı güzel bir surette kabul etmemenizden şerre sebeb olma-
nızdır. Hem siz birer perde yaratılmışsınız. Tâ güzelliği görülmiyen zâhirî çirkinlikler size isnad edilip, Zât-ı Mukaddese-i İlâhiyyenin tenzihine vesile olasınız. Halbuki bütün bütün vazife-i fıtratınıza zıt bir suret giymişsiniz. Kabiliyetsizliğinizden hayrı şerre kalbettiğiniz halde, Hâlikınızla güya iştirâk edersiniz. Demek; nefisperest, tabiatperest gayet ahmak ; gayet zâlimdir.
Hem deme ki: "Ben mazharım. Güzele mazha r ise, güzelleşir. "Zira; temessül etmediğinden mazhar değil memer olursun.
Hem deme ki: "Halk içinde ben ihtihab edildim. Bu meyveler benim ile gösteriliyor. Demek bir meziyetim var. Hayır, Hâşâ! Belki herkesten evvel sana verildi; çünkü, herkesten ziyade sen müflis ve muhtaç ve müteellim olduğundan en evvel senin eline verildi.
(Hâşiye)
_____________________
(Hâşiye) Hakikaten ben de bu münazarada yeni Said nefsini bu derece ilzam ve iskât etmesini çok beğendim ve "Bin Barekellah" dedim.
VAKTİNDE AĞLAYAN BİR KALBİN AĞLATAN AĞLAMALARIDIR]
Seherlerde eser bâd-ı tecelliUyan ey gözlerim vakt-i seherde
İnayet hah zidergâh-ı İlâhî
Seherdir ehl-i zenbin tevbegâhı
Uyan ey kalbim vakt-i fecirde Begün tevbe, becû gufran zidergâh-ı İlâhî.
ON SEKİZİNCİ SÖZ BİRİNCİ NOKTA
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
لاَ َتحْسَبَنَّ الَّذِينَ يَفْرَحُونَ ِبمَآ اَتَوْا وَيُحِبُّونَ اَنْ يُحْمَدُوا ِبمَا لَمْ يَفْعَلُوا فَلاَ َتحْسَبَنَّهُمْ ِبمَفَازَةٍ مِنَ الْعَذَابِ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَلِيمٌ
Nefs-i Emmâreme Bir Sille-i Te'dib:
Ey fahre meftun şöhrete mübtelâ medhe düşkün, hodbinlikte bîhemta sersem nefsim! Eğer binler meyve veren incirin menşei olan küçücük bir çekirdeği ve yüz salkım ona takılan üzümün siyah kurucuk çubuğu; bütün o meyveleri, ve o salkımları kendi hünerleri olduğu ve onlardan istifade edenler o çubuğa, o çekirdeğe medh ve
hürmet etmek lâzım olduğu, hak bir dâva ise; senin dahi sana yüklenen ni'metler için fahre gurura belki bir hakkın var. Habuki sen, daima zemme müstahaksın. Zira o çekirdek ve o çubuk gibi değilsin.
Senin bir cüz-i ihtiyârın bulunmakla, o ni'metlerin kıymetlerini fahrin ile tenkıs ediyorsun. Gururunla tahrib ediyorsun ve küfranınla ibtal ediyorsun ve temellükünle gasbediyorsun. Senin vazifen fahir değil şükürdür. Sana lâyık olan şöhret değil tevâzudur, hacâlettir. Senin hakkın medih değil istiğfardır nedâmettir. Senin kemâlin hodbinlik değil, hüdâbinliktedir.
Evet sen benim cismimde âlemdeki tabiata benzersin. İkiniz, hayrı kabul etmek, şerre merci olmak için yaratılmışsınız., Yâni, fâil ve masdar değilsiniz. Belki münfail ve mahalsiniz. Yalnız bir te'siriniz var: O da, hayır-ı mutlaktan gelen hayrı güzel bir surette kabul etmemenizden şerre sebeb olma-
nızdır. Hem siz birer perde yaratılmışsınız. Tâ güzelliği görülmiyen zâhirî çirkinlikler size isnad edilip, Zât-ı Mukaddese-i İlâhiyyenin tenzihine vesile olasınız. Halbuki bütün bütün vazife-i fıtratınıza zıt bir suret giymişsiniz. Kabiliyetsizliğinizden hayrı şerre kalbettiğiniz halde, Hâlikınızla güya iştirâk edersiniz. Demek; nefisperest, tabiatperest gayet ahmak ; gayet zâlimdir.
Hem deme ki: "Ben mazharım. Güzele mazha r ise, güzelleşir. "Zira; temessül etmediğinden mazhar değil memer olursun.
Hem deme ki: "Halk içinde ben ihtihab edildim. Bu meyveler benim ile gösteriliyor. Demek bir meziyetim var. Hayır, Hâşâ! Belki herkesten evvel sana verildi; çünkü, herkesten ziyade sen müflis ve muhtaç ve müteellim olduğundan en evvel senin eline verildi.
(Hâşiye)
_____________________
(Hâşiye) Hakikaten ben de bu münazarada yeni Said nefsini bu derece ilzam ve iskât etmesini çok beğendim ve "Bin Barekellah" dedim.
Ses Yok