Kudsi Kaynaklar | Kudsi Kaynaklar | 128
(1-445)
Sahih Hadîslerde olan her mes'ele, Zaif Hadîslerde de aynen vardır
Bu makamda, bu hususun da izahı lâzım geliyor kanaatındayız. Şöyle ki: Peygamber'in (A.S.M.) ehadîs-i şeriflerine dikkat etmiş ve tetebbu' etmiş kimseler bilirler ki:Hadîs-i Şeriflerin tamamı, akideye dair mes'elelerden tut, fıkhî ve şer'î ahkâm hakkındaki büyük mes'eleler başta olmak üzere yukardan aşağıya; ehemmiyet itibariyle derece ve mertebelerine göre tâ en küçük teferruat mes'elelerine inerler. Nitekim büyük muhaddisler, hadîslerin tamamını, bilhassa "Sünen" şeklinde tasnif eden muhaddisler bu hususu bir derece icra ettikleri, yani top-yekûn hadîsleri mes'elelere ayırarak bablar halinde tedvin ettikleri gibi, Fukaha-i Şeriat dahi ayrı bir tarzda âyet ve hadîsleri şer'î ve fıkhî mes'eleler halinde ayırıp, bablandırmışlardır.
Burada, şu nokta dahi elbette müdakkik kimselerin nazarından kaçmamış olması lâzımdır ki; sahih hadîslerde bahsi edilmiş hiçbir mes'ele veya bab yoktur ki, aynısıyla zaif hadîslerde de bulunmasın. Bu zaif denilen hadîsler çoğu zaman, sahih hadîs-i şeriflerin metinleriyle de aynı aynınadır. Amma orada o, senedi sahih olan bir hadîstir. Burada bu, senedi zaif hadîstir.
Meselâ: Deccal mes'elesi, Mehdî mes'elesi gibi mes'eleler, sahih ve zaif hadîslerde herbirisinin toplam belki yüzer hadîsi vardır. Çoğu kere de sahihle zaif, aynı metin ve aynı ibarede oluyorlar. Amma hadîslerin senedi noktasından sahih olanları sahih.. zaif olanları da zaiftir diye tesbit edilmiştir.
Dikkat edilirse meselâ: hadîsi, sahih hadîslerde mütevatir olduğu gibi, zaif hadîslerde de belki elli yol ile aynı ibare ve aynı metinle gelmiştir. Hattâ İmam-ı Suyutî, bu hadîsin yüzden fazla rivayetlerle geldiğini kaydetmiş.
Bu noktada bilgi isteyen kimseler, El-Esrar-ül Merfûa eserinin Mukaddemesin sh: 5-34 ve keza İbn-i Ady'nin "Ed-Duafa" kitabının pek çok yerlerine bakabilirler. Bunun bâriz bir örneği de şudur ki: El-Kâmil Fid-Duafa'-ir Rical - İbn-i Ady kitabı 4/407'de:
hadîsi için, o kitapta o hadîsin senedinde Salet bin Süleyman olduğu için, Muhaddisler "Ona uyulmaz!" demişler. Yani onun hadîsi, zaiftir demek istemişlerdir. Amma görüldüğü üzere, bu hadîs aynı mâna ve aynı metniyle sahih hadîsler arasında da çokça vâriddir. Demek seneden değil, amma mânasıyla sahih hadîsler içinde bulunan bir hadîs olmuş oluyor.
Muhaddislerce makbul olmasa dahi, yine de şurada şu şahsî kanaatımı kaydetmek isterim ki: Madem muhaddislerin ekseriyetinni ittifakıyla bir mes'elede birçok zaif hadîsler yan yana gelip, aynı mes'eleye baksalar, umumi yeti itibariyle kuvvetlendikleri gibi.. diyorum ki; acaba sırf zaif hadîslerden mürekkeb bir mes'elenin etrafına toplanan o zaifler kuvvetleniyor da, neden bir zaif hadîs, sahih hadîslerle metin ve mânasıyla omuz omuza geldiği zaman kuvvetlenmiş olmasın?.. Bence o, öyle oluyorsa; bu, haydi haydi böyle olur.
Bu kanaatıma bir nevi işaret eden insafkârane yapılmış bir tahlili, burada bir tek misal olarak kaydetmeden geçemiyeceğim:
Mu'cem-üt Taberranî El-Kebir 25/193'de, Ady bin Hatem'in İslâma girmesi hakkında bir hadîsin rivayet silsilesi içinde yer almış olna "İshak bin İdris El-Esvarî" namındaki şahıs hakkında muhaddislerin hemen hepsi, kimisi onu yalancılıkla, kimisi hadîsleri tedlis etmekle ve daha daha, münkerlikle ittiham ettikleri halde; mezkûr kitapta bu zâtın rivayet ettiği hadîsin başka şahidleri olarak, aynı mânada gelmiş Müsned-i İmam-ı Ahmed, Es-Sünen-ül Kübra Beyhakî ve Sahih-i İbn-i Hibban gibi makbul hadîs kitaplarında o mânadaki hadîslere me'haz olarak yerler gösterilmiş. Nitekim İmam-ı Suyutî, İbn-ül Hacer ve daha başka büyük muhaddisler dahi böylece hadîsleri kurtarmak için, başka başka şahidleri, yani aynı mânadaki sahih hadîslerden örnek şahidleri getirmekle, zaif hadîslerin durumunu kurtarmak yolunda nasıl hareket ettikleri malûmdur.
Buna bir başka örnek de şöyledir: hadîsini, birçok hadîs hâfızları senedi itibariyle zaif görmelerine rağmen, meşhur muhaddis İmam-ı Tirmizî onu hasen hadîs olarak kabul etmiştir. (Bak: Şerh-ül Manzumet-il Beykuniye sh: 55)
Şu durumda bir hadîs, cerh ve ta'dil usûl ve kanunlarına göre çok zaif, hattâ metrûk olarak gelmiş olabilir. Amma eğer bu hadîs, mâna ve metniyle, mutemed ve sağlam rivayetlerle gelmiş olan sahih hadîslerde onun bir benzeri, bir şahidi varsa, elbette o durumda ihtiyaten o hadîsin muhafaza edilmesi lâzımdır. Nitekim de edilmiştir.
Birisi, şahsen kendi âleminde o gibi hadîslerle amel etmeyebilir. Amma umum hakkında ceffel-kalem onu atıp kesmek hususunda hakkı ve haddi yoktur ve olmaması da lâzımdır.
Ve daha bu minval üzere, zaif hadîsler mertebesini uzun götürebilirdik. Fakat bu makam, bir hadîs usûlünü geniş şekilde ve hâs olarak izah etme makamı olmadığından bu kısa işaretlerle iktifa etmek yerinde olur.
Ses Yok