Kudsi Kaynaklar | Kudsi Kaynaklar | 129
(1-445)
Zaif Hadîslerin hükümleri
Hadîs âlimleri, zaif hadîslerle amel edilip edilmiyeceği, yani ona uyup uymamak hususunda ihtilâflı görüşler beyan etmişler.. ve üç ayrı sınıf ve mesleklerde bulunmuşlardır.
1- İmam-ı Ahmed ve Ebu Davud gibi zâtların görüşlerine göre, mevzu' olmamak kayıt ve şartıyla, hadîs ne kadar zaif de olsa, onunla amel etmenin şart olduğunu söylemişlerdir.
2- Orta dereceli bir meslek ise: Akaid-i Diniye ve ahkâm-ı Şeriatta değil, amma sair fezail-i a'mal, mev'iza, kıssa ve hikâyat, ilmî ve kevnî mes'eleler ve tefsir ve saire gibi hususlarda amel edilmesi caizdir. Yani uygun ve güzeldir demişlerdir. En mu'temed ve makbul olan meslek de budur.
3- Kadı Ebu Bekir İbn-ül Arabî ve Yahya bin Maîn gibi bir derece şiddetli zâtlar ise, hiçbir mes'elede zaif hadîsle amel caiz değildir demişler. Bu üçüncü meslek, İslâm âleminde ve muhaddisler ve fukaha arasında kabul görmemiş bir meslektir. (Bakınız: Şerh-ül Manzumet-il Beykuniye sh: 63)
Hadd-i vasatı takib eden zatlara yani orta ve vasat meslek erbabına göre; zaif hadîslerle amelin caiz olduğudur. Bu da elbette ki bazı şartlar içinde makbul ve geçerlidir. Daha sonra İmam-ı Nevevî, Zeynüddin-i Irakî ve İbn-ül Hacer gibi büyük ve dâhî allâmeler tarafından bu meslek şehredilmiş ve bazı şartlarla tevsi' veya sınırlandırılmıştır.
Bu hususta birkaç kitabın ismini vererek geçeceğiz:
El-Ezkâr - Nevevî sh: 7-15; El-Esrar-ül Merfua - Aliyy-ül Karî sh: 315; Haşiyet-ül Dehlevî Alâ Büluğ-il Meram 1/8; Feth-ul Bari - İbn-i Hacer, Mukaddeme sh: 9-12 (bu kitapta İbn-i Hacer, İmam-ı Buharî'nin, sahih hadîslerin arkasına çoğu zaman zaif hadîsleri şerh ve terceme noktasından ta'liken almış olduğunu kaydetmektedir.) Keza El-Metalib-ül Âliye 2/119 ve Kenz-ül Ummal 12/419
: MEVZU' HADÎSLER
Evvelâ mevzu' ile alâkadar bir mukaddeme:
Mevzu' hadîsleri tanıma, bulma ve tesbit etme hususunda bazı kaideler, kanun ve usûller vaz' edilmiş ve muhaddislerce tatbik de edilmiştir. Şöyle ki: Hicrî 200. yıl içerisinde şuyu' bulan Mevzu' hadîsler dedikodusu baş gösterince; büyük ve dâhî hadîs imamları mezkûr kaideleri koymuş ve tatbik etmişlerdir. Hadîs- Şeriflere katılmak istenen mevzu ve yalan sözler, tâ o zamanlar bulunmuş, tesbit edilmiş ve hadîslerden tarh edilip atılmıştır. Yani, şimdi elimizde mevcud me'haz hadîs kitaplarında, o mevzu' denilen yalan sözlerin hiçbirisi yoktur diyebiliriz. Çünki bu mevzuda bütün hadîs hâfızlarınca müttefekun aleyh, kat'î kaide ve usûl şudur ki: "Aslı, faslı mevzu' olarak bilinen bir hadîsi yazmak, kaydetmek ve kitaba dercetmek, çok haram ve büyük günahtır." Bu durumda mezkûr asırda kesin olarak mevzulukları tesbit edilmiş binlerce yalan ve uydurma sözlerden şimdi hiçbirisi mevcud değildir diyebiliriz. Zira, tâ o zaman o işih farkına varılımış, tesbit edilmiş ve tutup atılmıştır. Hattâ denilebilir ki; büyük muhaddisler, o keskin kaide ve usûlleri tatbik ederken, bir çok sahih hadîsleri de bazı şüphelerle heder etmiş ve zayi' etmişlerdir.
Hem bugün için, farz-ı muhal olarak, sözü edilen mevzu' hadîslerin hiçbirisinin, yahut bir kısmının tâ o zamanlar tesbit edilemeyip de, mevcud hadîs kitaplarında -hâşâ ve kellâ- var olduklarını farzetsek ve biz bunları şimdi, yani 1200 sene sonra tesbit etmek işine girişmek istesek bile; 12 asır evvel olup biten hâdiseyi ve o vakitte o mevzu' ve yalan sözleri yayan ve neşreden adamların şimdi ölmüş ve eserleri bile yok olmuş olmaları hasebiyle; elbette aynıyla mes'eleyi tesbit etmek imkânımız olmayacaktır.
Peki, o halde ne yapabiliriz?
Elcevab: Yapsak, yapsak; ancak eski büyük hadîs imamlarının cerh ve ta'dil, usûl ve kanunlarını tatbik şekillerini dinlemek sûretiyle onların hüküm ve kararlarına göre, belki bir şeyler çıkarabiliriz. Evet, bunun bundan başka ikinci bir yolu yoktur.
Bu mes'elenin neticesi şudur: Hicrî 2. asrın içinden başlayıp 3. asrın sonuna kadar devam dene mevzu' hadîsler dedikodusu fırtınasıyla, pür-heyecan hamiyet ve gayrete gelen büyük hadîs imamları, keskin ferasetleri yanında, mevzu' sözleri bulma ve tesbit etmiş ve hadîsten ayırıp adem gayyasına atmışlardır. Yani, şimdi adı söylenen, fakat varlıkları söz konusu olmayan ve üstünde kat'î olarak yüzde yüz hükmedilmesi mümkün olabilen hiçbir mevzu' söz ve yalan hadîs mevcud değildir. Yani, şimdi elimizde mevcud olan yüz kadar kaynak hadîs kitaplarında... Evet, hadîs kitaplarında diyorum... Yoksa ehemmiyetsiz ve vukufsuz bazı kimseler tarafından yazılmış basit ve ehemmiyetsiz köşede bucakta kalmış hikâye ve harbler gibi mes'elelere dair kitap namı altındaki bazı şeylerle hiç mevzu' hadîs yoktur demiyorum. Amma o gibi kitaplar dahi kat'î tahkik yapılmadan, ezberden olarak: "Baştan sona hep mevzu' hadîslerle doludur." deyip hüküm vermek dahi herhalde insafsızlık olur.
Ses Yok