Kudsi Kaynaklar | Kudsi Kaynaklar | 133
(1-445)
Mevzu'luk isnad edilip de, mevzu' olmayan bazı hadîs örnekleri
1- El-Feth-ül Kebir 1/481'de İbn-ül Cevzî'nin mevzudur dediği bir hadîs, sair imamlarca mevzuluğu reddedilip hadîs olarak kabul edildiği...
2- Ed-Dürer-ül Müntesire - Suyutî sh: 31-35'de; yine İbn-ül Cevzî, bir iki hadîs-i şerif için mevzu'luk isnad ettiği halde, sair muhaddislerce bu hadîslerin mevzu' olmayıp sahih hadîsler olduğu...
3- El-Esrar-ül Merfua' - Aliyy-ül Karî sh: 73'de; bazı mevzu' hadîsler var ki; başka tariklerle gelen rivayetlerde aynı metin ve aynı mâna ile sahih olabileceği...
4- El-Leali-l Masnua' - Suyutî 1/117'de; bir aynı hadîs, bazı tariklerle sahih, amma başka bir yolla gelen rivayet silsilesinde mevzu ve bâtıl olabileceği...
5- Aynı eser 2/390, 391 ve 394'de; İbn-ül Cevzî'nin mevzu' dediği bazı hadîseri, İmam-ı Suyutî onları uzun tahliller neticesinde sıhhatlerine hükmetmiş olduğu...
6- Levakıh-ul Envar - Şa'ranî sh: 656'da hadîs rivayetinde ve cerh usûlünü tatbikte tehevvür ve hiddetten içtinab etmenin zarureti hakkında izahlar...
"Lâ asle lehû" ve "Lâ yesihhu" ve "Aslını bulamadım" gibi tabirleri...
İlm-i Hadîs muhakkikleri olan allâme zâtlar, bazı hadîsler hakkında "Lâ asle lehû" yani aslı yoktur veya "Lâ yesıhhü" tabirlerini bazan kullanmışlardır. Muhaddislerin bu tabirlerinin maksad ve muradları nedir diye meşhur Şeyhülislâm İbn-üs Salah'tan sorulmuş. O da şu şekilde cevab vermiş:
"Bizim bunlar gibi tabirlerden muradımız budur ki: Hadîsin senedi itibariyle sahihlerin şartları bulunmadığı zaman bu hadîs sahih olan hadîslerin cinsinden değildir demektir." (Fetavî ve Mesail-i İbn-üs Salah 1/174)
El-Hâfız Zeyneddin-i Irakî Hazretleri, İmam-ı Gazalî'nin İhya-u Ulûm-id Din eserinin hadîslerini tahkik ve tahriç yaparken, bazı hadîsler için "Aslını bulamadım" ifadelerini kullanmış. Bence, Hâfız Irakî'nin maksadı da İbn-üs Salah'ın üstteki cevabında olduğu gibidir. Bir de bize göre şu mânası da olabilir: "Yani ben, Gazalî'nin okuyup tetebbu' ettiği kadar bütün hadîslerini ve kitaplarını ve onların senedlerini görmemiş olabilirim. Bunun için, Gazalî'nin bazı hadîslerinin senedlerini bendeki hadîs kitaplarında bulamadım."
Netice olarak: Muhaddislerin; "Aslı yoktur" veya "Sahih değildir!" ifadelerinden en bariz mânası, o hadîsin senedi yoktur.. veya seneden sahih hadîsler cinsinden değildir demektir. Yani şu hadîs, bize ulaştığı kadarıyla biz onun senedini görmemişiz demektir. Yoksa o gibi tabirler hadîsin mâna ve metni için kesinlikle müsta'mel değildir. Murad da o değildir.
BÖLÜM - 7
Fukaha tabir edilen usûl ve fürû-u Şeriatın allâmeleri olan müştehidlerin hadîse bakış açıları:
Evvelâ, şunu hemen belirtmek gerekir ki; büyük müçtehid imamlar, başta dört mezheb imamı olmak üzere her birisi en âlâ derecede müçtehid oldukları gibi, aynı zamanda bizatihî muhaddisdirler de.. Nitekim her bir imamın bir hadîs kitabı da mevcuddur. Ancak tek bir fark vardır; İmam-ı Ahmed bin Hanbel müstesna olarak, diğer üç mezheb imamı hadîs-i şeriflerin nakil ve rivayet işinde bulundukları halde, onun cerh, ta'dil ve sairesiyle fazla meşgul olmamışlardır. Çünki vazifeleri daha büyük ve daha küllî idi. İştigal mevzuları da, umum ümmete her zaman zarurî ve lâzım olan bir vazife idi. Hadîslerin zâhirî senedleri bırakmakla birlikte, elden geldiği kadar onları dinlemeyi de ihmal etmemişlerdi. Amma bu zâtların üzerinde en çok tefekkür edip düşündükleri şey; hadîsin mâna ve medlûlü ile, nâsihi ve mesûhu hangileri olduğu.. ve Şeriatın hangi mes'elesine hangi hadîslerin bakıp terettüb ettiği hususları idi.
Mutlak müçtehid olan zâtların hadîse bakış açılarının bir başka yönü de vardır. Belki de bu cihettir ki; onları hadîslerin senedleriyle fazla meşgul ettirmemiş. Zaten bir müçtehidin mutlak müçtehid olabilmesi için Allah'ın lûtfuyla ilim, irfan, feraset, velâyet ve tam kâmil rüsûh gibi işleri ve kaibiliyetleri isteyen ve birleştiren bir makama mazhar olması gerekmektedir. Amma bu da vardır ki, müçtehidlerin bu makam ve mertebeleri, bazı muhaddislerce bilinememiş ve anlaşılamamışdır.
Evet, biraz sonra misal ve örneklerini vereceğim mezkûr makamının ulviyeti, kemali ve ilimde rusûh-u tâmmı gibi mazhariyetleri, Allah'ın hususî lutfuyla bazı hâs kullarında tezahürü görüldüğü zaman; artık onlar -çoğu kere zannî ve tarihî olan- hadîsin senedi, cerh ve ta'dilin usûl ve kaidelerinden geçmede ve geçirilmeden de, hadîsin sahihlik, zaiflik ve mevzu'luk durumlarını kolaylıkla anlayabilirler ve anlayabilmişlerdir.
Şimdi bu davanın hafî de olsa -amma hakikat olarak- bazı delil ve misallerini arzetmeye çalışacağız:
Ses Yok