Kudsi Kaynaklar | Kudsi Kaynaklar | 254
(1-445)
307/100- «Başta Buharî ve Müslim, kütüb-ü sahiha haber veriyorlar ki: hazret-i Câbir'in pederi vefat
eder; borcu çok, ziyade medyun. Borç sahibleri de Yahudiler. Câbir, pederinin asıl malını guremaya verdi,
kabul etmediler. Halbuki bağındaki meyveleri, kaç senede deynine kâfi gelmeyecek. Resul-i Ekrem
Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etti: "Bağın meyvelerini koparınız, harman ediniz!" Öyle yaptılar. Resul-i
Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm harman içinde gezdi, dua etti. Sonra Câbir harmandan pederinin bütün
guremasının borçlarını verdikten sonra, yine bir sende bağdan gelen mahsulat kadar harmanda kaldı. Bir
rivayette, bütün guremaya verdiği kadar kaldı. O hâdiseden borç sahibleri olan Yahudiler, çok taaccüb
edip hayrette kaldılar.»
Risalede yeri: Mektubat sh: 117
Me'hazleri: Sahih-i Buharî 3/88, 154, 156, 210, 135 ve 246, 4/358; Sahih-i İbn-i Hibban 8/167; Ebu Davud kitab: 1, bab:17; Nesaî kitap: 30, 3 ve 4; İbn-i Mace kitap: 15, bab: 20; Daremî Mukaddeme bab: 6;
Müsned-i Ahmed bin Hanbel 3/313, 365, 374, 395 ve 397; El-Feth-ür Rabbanî Şerh-i Müsned 22/60; El
Hasais-ül Kübra 2/243 ve 244 bir kaç tarikle; Eş-Şifa - Kadı İyaz 1/295; Cem'-ül Fevaid 2/482; Delâil-ün
Nübüvve - Ebu Nuaym 2/435 ve 436; El-Musannef - İbn-i Ebi Şeybe hadîs no: 11756
Zabıt şekli: Buharî'nin hadîsi: Hazret-i Câbir (R.A.) der: "Borç sahibleri babamın bütün malını kendi
alacakları karşılığında kabul etmeyince; Resulullah'dan yardım istedim ki, bu teklifi onlara kabul ettirsin.
Peygamber (A.S.M.) borç sahiblerine teklifi söyledi. Fakta onlar yine kabul etmediler. Bunun üzerine
Resul-i Ekrem (A.S.M.) bana emretti: "Git, hurmaları kopar ve sınıf sınıf harmanda diz, sonra beni
çağır!"
Gittim öyle yaptım, Peygamber (A.S.M.) geldi, harmanın ortasında oturdu. (İbn-i Hibban'ın
rivayetinde ise, Ebu Bekir ve Ömer'le (R.A.) beraber harmanın ortasında oturdular ve bereketle dua etti)
ve "Şimdi borç sahiblerine, borçların ölç ölç ver!" dedi ve rivayetin devamını aynen Hazret-i Üstad'ın
kaydettiği gibidir.
308/101- Nakl-i Sahih-i kat'î ile «Ebu Hüreyre demiş ki: Bir gavzede -başka bir rivayette Gavze-i
Tebük'te- ordu aç kaldı. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etti: "Bir şey var mı?" diye
emretti. Ben dedim: "Heybede bir parça hurma var." (Bir rivayette, onbeş tane imiş.) Dedi: "Getir!"
Getirdim. Mübarek elini soktu, bir kabza çıkardı, bir kaba bıraktı; bereketle dua buyurdular. Sonra onar
onar askeri çağırdı, umumen yediler. Sonra ferman etti: Ben aldım, elimi o hepbeye soktum. Evvel
getirdiğim kadar elime geçti. Sonra Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm hayatında, Ebu Bekir ve Ömer
ve Osman hayatında, o hurmalardan yedim. Başka bir tarikte rivayet edilmiş ki: O hurmalardan kaç yük,
fisebîlillah sarfettim. Sonra Hazret-i Osman'ın katlinde, o hurma kabı ile nehb ve garat edildi, gitti.»
Risalede yeri: Mektubat sh: 117
Me'hazler: Eş-Şifa 1/295-296; El-Hasais-ül Kübra 2/241, üç rivayet şekliyle; Delâil-ün Nübüvve
Beyhakî 6/110, birkaç tarikle; Müsned-i Ahmed 2/352; El-Feth-ür Rabbanî Şerh-i Müsned 22/56; Mişkât
ül Masabih 3/191 hadîs no: 5933; Tirmizî - Tahkik-i Ahmed Şâkir hadîs no: 3838; Cem'-ül Fevaid 2/481;
Kenz-ül Ummal 12/353-354; El-Bidaye Ven-Nihaye - İbn-i Kesir 6/117; Delâil-ün Nübüvve -Ebu Nuaym
2/534 ve 520
Zabıt şekli: Hâdise ve hadîs, birkaç tarikle Ebu Hüreyre'den rivayet edilmektedir. Yalnız hadîste, aynı
mânada olan yerine vardır. Yine Hazret-i Üstad'ın rivayet ettiği şekilde, "Bir rivayette onbeş tane
imiş" yerine, "yirmi bir tane" diye zabtedilmiş... Diğer kısımlar aşağı yukarı aynendir.
309/102- «Başta Buharî, kütüb-ü sahiha -nakl-i kat'i ile- beyan ediyorlar ki: Hazret-i Ebu Hureyre aç
olmuşş, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın arkasından gidip menzil-i saadete gitmişler. Bakarlar ki bir kadeh süt, oraya hediye getirilmiş. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm emretti ki: "Ehl-i Suffe'yi
çağır!" Ben kalbimden dedim ki: "Bu sütün bütününü ben içebilirim. Ben daha ziyade muhtacım." Fakat
emr-i Nebevî için, onları topladım, getirdim. Yüzü mütecaviz idiler. Ferman etti: "Onlara içir!" Ben de, o
kadehteki sütü birer birer verdim. Her birisi doyuncaya kadar içer, diğerine veririm. Böyle birer birer
içirerek, bütün Ehl-i Suffe o sâfi sütten içtiler. Sonra ferman etti ki: Ben içtim. "İçtikçe iç!" ferman
eder; tâ ben dedim: "Seni hak ile irsal eden Zat-ı Zülcelâl'e kasem ederim, yer kalmadı ki içeyim." Sonra
kendisi aldı. Bismillâh deyip hamdederek bakıyesini içti.»
Risalede yeri: Mektubat sh: 118
Me'hazler: Sahih-i Buharî 8/120; Sahih-i İbn-i Hibban 4/166; Müstedrek-ül Hâkim 3/15; Tirmizî
Tahkik-i Ahmed Şâkir hadîs no: 2479; Delâil-ün Nübüvve - Beyhakî 4/101; Cem'-ül Fevaid 2/479; El
Hasais-ül Kübra 2/234; Eş-Şifa - Kadı İyaz 1/296; Feth-ül Bâri, Şerh-ül Buharî 11/281
Zabıt şekli: (Bu hadîsin zabtı uzuncadır. Hülâsasını kaydediyoruz:) Ebu Hüreyre (R.A.): "Ben bir gün
açlıktan karnıma taş bağlamış, ciğerlerimi, yani karnımı yere koymuş uzanmıştım. Sonra kalktım, yolda
oturdum. Belki bir Sahabî beni alır, evine götürür de, birşeyle yedirir diye... Ebu Bekir (R.A.) yanımdan
geçti, ben O'na bir âyet sordum... Maksadım, belki beni çağırır da eve götürür. O bana birşey demedi ve
geçti, gitti. Sonra Ömer (R.A.) yanımdan geçti. O'na da aynı şekilde bir âyet sordum. O da geçti, gitti.
Sonra Ebu-l Kasım (A.S.M.) yanımdan geçti, beni görünce tebessüm eyledi. Yüzümde ve durumumdaki
açlık eserini hissetti. Bana dedi: "Ya Ebahirrin!" Dedim: "Lebbeyke yâ Resulallah!." "Gel benimle!"
dedi... Ve rivayetin diğer kısımları aşağı yukarı Hazret-i Üstad'ın kaydettiği tarzdadır. Yalnız yerine -ki
bil-mânadırdır.
Ses Yok