Zülfikar Risalesi | 29. Mektubun Sekizinci kısmının İkinci | 12
(1-16)

ÜÇÜNCÜ ZEYLDEN BİR PARÇA

KIZIL İ’CAZ

ÎCAZ İLE BEYÂN İ'CAZ-I KUR'AN

 

 

Bir zaman rü'yada gördüm ki: Ağrı Dağı altındayım. Birden o dağ
                                    patladı, dağ gibi taşları âleme dağıttı, sarstı cihanı.

Füc'eten bir adam yanımda peyda oldu. Dedi ki: Îcaz ile beyân et, icmâl
                                                     ile îcaz et, bildiğin envâ-i i'câz-ı Kur'anı!

Daha rü'yada iken tâbirini düşündüm, dedim, şuradaki infilâk, beşerde
                             bir inkılâba misâl. İnkılâbda ise elbet hüda-yı Furkanî,

Her tarafta yükselip hem de hâkim olacak. İ'cazının beyânı, zamanı da
                                         gelecek! O sâile cevaben dedim: İ'caz-ı Kur'anî,

Yedi menabi-i külliyyeden tecelli, hem yedi anâsırdan terekküb eder:

Birinci Menba': Lâfzın fesâhatından selâset-i lisanı;

Nazmın cezâletinden, mâna belâgatından, mefhumların bedâatından, mazmunların beraatından, üslûbların garâbetinden birden tevellüd
                                                                                       eden bârika-i beyânı.

Onlarla oldu mümtezic, mizac-ı i'câzında acib bir nakş-ı beyân, garib
                     bir san'at-ı lisani. Tekrarı hiç bir zaman usandırmaz insânı.

İkinci Unsur ise: Umûr-u kevniyyede gaybî olan esasât, İlâhî hakaik-
                                                  ten gaybî olan esrardan, gaybî-yi âsûmânî.

Mâzide kaybolan gaybî olan umûrdan, müstakbelde müstetir kalmış
                 olan ahvâlden birden tazammun eden bir ilm-ül-guyûb hızanı.

Âlem-ül-guyub lisanı, şehadet âlemiyle konuşuyor erkânı, rumûz ile
                                beyânı, hedef nev-i insânî, i'câzın bir lem'a-i nuranî...

Üçüncü Menba' ise: Beş cihetle hârika bir câmiiyet vardır. Lâfzında,
                              mânasında, ahkâmda, hem ilminde, makasıdın mizânı.

Lafzı tazammun eder pek vasi' ihtimâlât; hem vücuh-u kesîre ki, her biri nazar-ı belâğatta müstahsen, arabiyyece sahih, sırr-ı teşriî lâyık
                                                                                                      görüyor ânı.

Mânasında: Meşârib-i evliya, ezvâk-ı ârifîni, mezâhib-i sâlikîn, turuk-u
                                       mütekellimîn, menâhic-i hükemâ, o i'caz-ı beyânı

Birden ihâta etmiş, hem de tazammun etmiş. Delâletinde vüs'at, mâna-
      sında genişlik. Bu pencere ile baksan, görürsün ne geniştir meydanı!

Ahkâmdaki istiâb: Şu hârika şeriat ondan olmuş istinbat, saadet-i dâ-
                                               reynin bütün desâtirini, bütün esbab-ı emni.

İçtimaî hayatın bütün revâbıtını, vesâil-i terbiyye, hakaik-i ahvâli bir-
                                                      den tazammun etmiş onun tarz-ı beyânı.

Ses Yok