Hem insaniyeti verdi; o insaniyet ile o ni’met-i vücûd ma’nevî ve maddî âlemlerde inkişaf ederek insana mahsus duygularla o geniş sofralardan istifade yolunu açtı. Hem İslâmiyeti bana ihsan etti. O İslâmiyet ile o ni’met-i vücûd, âlem-i gayb ve şehâdet kadar genişlendi. Hem îman-ı tahkikîyi in’âm etti. O îman ile o ni’met-i vücûd, dünya ve âhireti içine aldı. Hem o îmanda marifet ve muhabbetini verdi. O marifet ve muhabbetle o ni’met-i vücûd içinde dâire-i mümkinâtdan âlem-i vücuba ve dâire-i Esmâ-i İlâhîyyeye kadar hamd ü sena ile istifade için ellerini uzatabilir bir mertebe ihsân etti. Hem husûsi olarak bir ilm-i Kur’ânî ve hikmet-i îmaniye verdi. Ve o ihsan ile çok mahlûkat üstüne bir tefevvuk verdi ve sâbık noktalar gibi çok cihetlerle öyle bir câmiiyet vermiş ki, Ehadiyetine ve Samediyetine tam bir âyine ve küllî ve kudsî rubûbiyetine geniş ve küllî bir ubûdiyet ile mukabele edebilen bir isti’dâd vermiş. Ve enbiyalarla insanlara gönderdiği bütün mukaddes kitabların ve suhufların ve fermanların icma’iyle ve bütün enbiya ve evliya ve asfiyanın ittifakiyle, bu bendeki bulunan emaneti ve hediyesi ve atiyyesi olan vücûdumu ve hayatımı ve nefsimi -âyet-i Kur’âniyenin nassı ile- benden satın alıyor. Tâ ki, elimde faidesiz zâyi olmasın ve iâde etmek üzere muhafaza edip satmak bahasına saadet-i ebediyeyi ve Cennet’i vereceğini kat’i bir sûrette çok tekrar ile vaad ve ahdettiğini ilmelyakîn ve tam îman ile anladım. Ve böyle hadsiz hayvanât ve nebâtâtın yüz binler nevilerinin ve çeşitlerinin sûretlerini “Fettah” ismiyle mahdud ve müteşâbih katrelerden ve habbelerden gâyet kolay ve çabuk ve mükemmel açan ve insana sâbıkan beyân ettiğimiz gibi hayret verici bu kadar ehemmiyet veren ve rubûbiyetin ehemmiyetli işlerine medâr yapan bir Zât-ı Zülcelâl Ve’l-ikram olan Rabbim var olduğunu ve gelecek baharın îcadı gibi kolay ve kat’i ve muhakkak bir sûrette haşri îcad ve Cennet’i ihsan ve saadet-i ebediyeyi halkedeceğini bu Âyet-i Hasbiye’den ders aldım. Elimden gelseydi bilfiil ve gelmediği için binniyet, bittasavvur, bilhayal bütün mahlûkat dilleriyle
dedim ve ebed-ül âbidîn dâima tekrar etmek istiyorum.