Çünkü Kur’ân, bütün âlemlerin Rabbi ve Hâlıkının hitâbı ve konuşması ve hiçbir cihette taklidi ve tasannuu ihsas edecek bir emâre bulunmayan bir mükâlemesi ve bütün insanların belki bütün mahlûkatın nâmına meb’us ve nev’-i beşerin en meşhur ve namdar muhatabı bulunan ve o muhatabın kuvvet ve vüs’at-i îmanı, koca İslâmiyeti tereşşuh edip sâhibini “Kab-ı Kavseyn” makamına çıkararak muhatab-ı Samedaniyeye mazhariyetle nüzûl eden ve saadet-i dâreyne dâir ve hilkat-ı kâinatın neticelerine ve ondaki Rabbânî maksadlara âid mesâili ve o muhatabın bütün hakâik-i İslâmiyeyi taşıyan en yüksek ve en geniş olan îmanını beyân ve îzah eden ve koca kâinatın bir harita, bir saat, bir hâne gibi her tarafını gösterip çevirip, onları yapan san’atkârı tavrıyle ifade ve ta’lim eden Kur’ân-ı Mu’ciz-ül Beyân’ın elbette mislini getirmek mümkün değildir ve derece-i i’câzına yetişilmez.
Hem, Kur’ânı tefsir eden ve bir kısmı otuz-kırk hatta yetmiş cild olarak birer tefsir yazan yüksek zekâlı müdakkik binlerle mütefennin ulemanın, senetleri ve delilleriyle beyân ettikleri Kur’ândaki hadsiz meziyetleri ve nükteleri ve hâsiyetleri ve sırları ve âlî ma’naları ve umûr-u gaybiyenin her nev’inden kesretli gaybî ihbarları izhar ve isbat etmeleri ve bilhassa Risâle-i Nur’un yüz otuz kitabının herbiri Kur’ânın bir meziyetini, bir nüktesini kat’i bürhanlarla isbat etmesi ve bilhassa “Mu’cizat-ı Kur’âniye Risâlesi” şimendifer ve tayyare gibi medeniyetin hârikalarından çok şeyleri Kur’ândan istihrac eden “Yirminci Söz’ün İkinci Makamı” ve Risâle-i Nur’a ve elektriğe işâret eden âyetlerin işârâtını bildiren “İşârât-ı Kur’âniye” nâmındaki “Birinci Şuâ” ve huruf-u Kur’âniye ne kadar muntazam, esrarlı ve ma’nalı olduğunu gösteren “Rumuzat-ı Semaniye” nâmındaki sekiz küçük risâleler ve Sûre-i Feth’in âhirki âyeti beş vecihle ihbar-ı gaybî cihetinde mu’cizeliğini isbat eden küçük bir risâle gibi Risâle-i Nur’un herbir cüz’ü, Kur’ânın bir hakîkatını, bir nurunu izhar etmesi; Kur’ânın misli olmadığına ve mu’cize ve hârika olduğuna ve bu âlem-i şehâdette Âlem-i Gaybın lîsanı ve bir Allâm-ül Guyub’un kelâmı bulunduğuna bir imzadır.