ve Kur’ân-ı Azîmüşşan’ın Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın rahmeten-lil-âlemîn olduğunu kâinatta ilân etmesiyle ve Nur’un baştan nihayete kadar onun rahmeten-lil-âlemîn olduğunu bürhanlarla isbat etmesiyle ve o Resulün ef’âl ve ahvali, kâinatta nümûne-i iktida olacak en sağlam, en güzel rehber olduğunu hatta körlere de göstermesiyle ve Anadolu ve husûsi memleketlerde Nur’un intişarı zamanında belâların ref’i ve susturulmasıyla musîbetlerin gelmesi şehâdetiyle ve Nur şâkirdlerinin gâyet ağır müşkilâtlar içinde kemâl-i metanetle hizmet ve irtibatlariyle o zâtın (A.S.M.) sünnet-i seniyesine ittiba etmek ne kadar kârlı olduğunu ve bir sünnete bu zamanda ittiba’da yüz şehîdin ecrini kazandığını bildiren ve sadaka, kaza ve belâyı nasıl def’ediyorsa Risâle-i Nur’un da Anadolu’ya gelecek kazayı, belâyı, yirmi senedir def’ettiğini aynelyakîn isbat eden üstad-ı ekremimiz efendimiz hazretleri!.. Şimdi şu Risâle-i Nur’un beraeti, başta siz sevgili Üstadımızı, sonra biz âciz kusurlu talebelerinizi, sonra âlem-i İslâmı sürura sevk ederek, ikinci büyük bir bayram yaptırdığından siz mübârek Üstadımızın bu büyük bayram-ı şerifinizi tebrik ile ve yine üçüncü bayram olan Ramazan-ı Şerifinizi ve Leyle-i Kadrinizi tebrik, emsal-i kesîresiyle müşerref olmaklığımızı niyâz ve biz kusurluların, kusurlarımızın affını rica ederek umûmen selâm ile mübârek ellerinizden öper ve duâlarınızı temenni ederiz, efendimiz hazretleri.
Isparta ve havâlisinde bulunan
Nur Talebeleri