Şualar | Onİkinci Şuâ | 303
(300-322)

İşte onu okuyunuz, tam dikkat ediniz, eğer kalbiniz (nefsinize karışmam) beni tasdik etmezse, bana şimdiki tecrid-i mutlak içinde her hakaret ve işkenceyi de yapsanız, sükût edeceğim!

Elhâsıl: Ya Risâle-i Nur’u tam serbest bırakınız, veyahut bu kuvvetli ve zedelenmez hakîkatı elinizden gelirse kırınız! Ben şimdiye kadar sizi ve dünyanızı düşünmüyordum ve düşünmeyecektim, fakat mecbûr ettiniz, belki de sizi ikaz etmek lâzım idi ki, kader-i İlâhî bizi bu yola sevketti. Biz de


düstûr-u kudsîyi kendimize rehber edip, herbir sıkıntılarınızı sabır ile karşılayacağız, diye azmettik.


Mevkuf
Said Nursî


* * *


Zaman-ı Saadet’ten şimdiye kadar câri bir âdet-i İslâmiyeye ittibaen Risâle-i Nur’un husûsi menbaları olan yüzer Âyât-ı meşhûreyi, büyük bir en’âm gibi “Hizb-i Kur’ânî” yaptığımızı, “Dinde tahrifat yapıyor” diye muaheze etmişler.

Hem, bir sene cezasını çektiğim ve mahrem tutulan ve zabıtnamede kaydedildiği gibi odun yığınları altından çıkarılan Tesettür Risâlesi’yle, bu sene yazılmış ve neşredilmiş gibi bizi ittiham etmek ister.

Hem, Ankara’da hükümetin riyâsetinde bulunan birisine (Mustafa Kemal’e) söylediğim itirazlara ve ağır sözlere mukabele etmeyip sükût eden ve o öldükten sonra onun yanlışını gösteren bir hakîkat-ı hadîsiyeyi beyândaki fıtrî ve lüzumlu ve mahrem tenkidlerim, medâr-ı mes’uliyet yapılmış, ölmüş ve hükümetten alâkası kesilmiş bir şahsın hatırı nerede?

Ses Yok