Şualar | Onİkinci Şuâ | 306
(300-322)

Evvelâ, asl ve faslı olmayan ve hatırıma gelmeyen bir siyasî cemiyet nâmını, ma’sûm ve siyasetle hiç alâkaları olmayan Risâle-i Nur talebelerine takıp ve o dâire içine giren ve îman ve âhiretinden başka bir maksadları bulunmayan biçâreleri, o cemiyetin nâşiri, veya faal bir rüknü veya mensubu veya Risâle-i Nur’u okumuş ve okutmuş veya yazmış diye suçlu sayıp mahkemeye vermek ne kadar adaletin mahiyetinden uzak olduğunun kat’i bir hücceti şudur ki: Kur’ân aleyhinde yazılan, Doktor Duzi’nin ve sâir zındıkların o muzır eserlerini okuyanlara, “Hürriyet-i fikir ve hürriyet-i ilmiye” düstûriyle bir suç sayılmadığı halde, hakîkat-ı Kur’âniyeyi ve îmaniyeyi, öğrenmeğe gâyet muhtaç ve müştak olanlara güneş gibi bildiren Risâle-i Nur’u okumak ve yazmak bir suç sayılmış. Ve hem, yüzer risâle içinde, yanlış ma’na verilmemek için, mahrem tuttuğumuz ve neşrine izin vermediğimiz iki üç risâlede yalnız birkaç cümlelerini bahâne gösterip ittiham etmiş. Halbuki o risâleleri (biri müstesna) Eskişehir Mahkemesi tetkik etmiş, îcabına bakmış. Ve müstesna ise, hem istidamda ve hem itiraznamemde gâyet kat’i cevabı verildiği ve “Elimizde nur var, siyaset topuzu yok.” diye Eskişehir Mahkemesi’nde yirmi vecihle kat’i isbat edildiği halde o insafsız müddeîler, üç mahrem ve neşrolunmayan risâlelerin üç dört cümlelerini bütün Risâle-i Nur’a teşmil eder gibi, Risâle-i Nur’u okuyan ve yazanı suçlu ve beni de “hükümet ile mübareze eder” diye ittiham etmişler. Ben ve bana yakın ve benim ile görüşen dostlarımı işhad ve kasemle temin ederim ki, bu on seneden ziyâdedir ki; iki reisten ve bir meb’ustan ve Kastamonu Valisinden başka, hükümetin erkânını, vükelasını, kumandanları, me’murları, meb’usları kimler olduğunu kat’iyyen bilmiyorum ve bilmeyi de merak etmemişim. Acaba hiç imkânı var mı ki, bir adam mübareze ettiği adamları tanımasın ve bilmeyi merak etmesin? Dost mu, düşman mı? Karşısındakini tanımasına ehemmiyet vermesin!

Bu hallerden anlaşılıyor ki; bil’iltizam, her halde beni mahkûm etmek için gâyet asılsız bahâneleri îcad ederler.

Mâdem keyfiyet böyledir, ben de buranın mahkemesine değil, belki o insafsızlara derim: Ben, sizin bana vereceğiniz en ağır cezanıza da beş para vermem! Ve hiç ehemmiyeti yok!

Ses Yok