Şualar | Onİkinci Şuâ | 309
(300-322)

Sonra dediler: “Sen, selef-i sâlihîne muhalefet ediyorsun?” Cevaben diyordum: “Hulefa-i Raşidîn herbiri hem halife, hem reis-i cumhur idi. Sıddık-ı Ekber (R.A.) Aşere-i Mübeşşere’ye ve Sahâbe-i Kiram’a elbette reis-i cumhur hükmünde idi. Fakat ma’nasız isim ve resim değil, belki hakîkat-ı adâleti ve hürriyet-i şer’iyyeyi taşıyan, ma’na-yı dindar cumhuriyetin reisleri idiler.”

İşte ey müddeiumûmî ve mahkeme a’zaları! Elli seneden beri bende bulunan bir fikrin aksiyle beni ittiham ediyorsunuz. Eğer lâik cumhuriyet soruyorsanız; ben biliyorum ki; lâik ma’nası, bîtaraf kalmak, yâni hürriyet-i vicdan düstûriyle, dinsizlere ve sefahetçilere ilişmediği gibi dindarlara ve takvâcılara da ilişmez bir hükümet telakki ederim. On senedir -şimdi yirmi sene oluyor- ki, hayât-ı siyasiye ve içtimâîyeden çekilmişim. Hükümet-i cumhuriye ne hal kesbettiğini bilmiyorum. El’iyazübillâh, eğer dinsizlik hesabına, îmanına ve âhiretine çalışanları mes’ul edecek kanunları yapan ve kabul eden bir dehşetli şekle girmiş ise, bunu size bilâ-perva ilân ve ihtar ederim ki: Bin canım olsa, îmana ve âhiretime feda etmeğe hazırım. Ne yaparsanız yapınız! Benim son sözüm


olarak, siz beni i’dâm ve ağır ceza ile zulmen mahkûm etmenize mukabil derim: Ben, Risâle-i Nur’un keşf-i kat’isiyle i’dâm olmuyorum, belki terhis edilip nur âlemine ve saadet âlemine gidiyorum. Ve sizi, ey dalâlet hesabına bizi ezen bed- bahtlar! İ’dâm-ı ebedî ile ve dâimî haps-i münferid ile mahkûm bildiğimden ve gördüğümden tamamıiyle intikamımı sizden alarak kemâl-i rahat-ı kalble teslim-i ruh etmeye hazırım!


Mevkuf
Said Nursî


* * *
Ses Yok