Şualar | Onİkinci Şuâ | 310
(300-322)

Efendiler!

Çok emârelerle kat’i kanaatım gelmiş ki; hükümet hesabına, “hissiyat-ı diniyeyi âlet ederek emniyet-i dâhiliyeyi ihlâl etmek” için bize hücum edilmiyor. Belki bu yalancı perde altında, zındıka hesabına, bizim îmanımız için ve îmana ve emniyete hizmetimiz için bize hücum edildiğine çok hüccetlerden bir hücceti şudur ki: Yirmi sene zarfında, Risâle-i Nur’un yirmibin nüshaları ve parçalarını yirmibin adamlar okuyup kabul ettikleri halde, Risâle-i Nur’un şâkirdleri tarafından emniyetin ihlâline dâir hiçbir vukuat olmamış ve hükümet kaydetmemiş ve eski ve yeni iki mahkeme bulmamış. Halbuki, böyle kesretli ve kuvvetli propaganda, yirmi günde vukuatlar ile kendini gösterecekti. Demek hürriyet-i vicdan prensibine zıd olarak, bütün dindar nasihatçılara şâmil, lastikli bir kanunun yüz altmış üçüncü maddesi sahte bir maskedir. Zındıklar, ba’zı erkân-ı hükümeti iğfal ederek, adliyeyi şaşırtıp, bizi herhalde ezmek istiyorlar.

Mâdem hakîkat budur, biz de bütün kuvvetimizle deriz: Ey dinini dünyaya satan ve küfr-ü mutlaka düşen bedbahtlar! Elinizden ne gelirse yapınız. Dünyanız başınızı yesin ve yiyecek! Yüzer milyon kahraman başlar feda oldukları bir kudsî hakîkata, başımız dahi feda olsun! Her ceza ve i’dâmınıza hazırız! Hapsin harici bu vaziyette, yüz derece dâhilinden daha fenadır. Bize karşı gelen böyle bir istibdad-ı mutlak altında hiçbir hürriyet -ne hürriyet-i ilmiye, ne hürriyet-i vicdan, ne hürriyet-i diniye- olmamasından, ehl-i nâmus ve diyanet ve tarafdar-ı hürriyet olanlara ya ölmek veya hapse girmekten başka bir çâre kalmaz. Biz de,


diyerek Rabbimize dayanıyoruz.


Mevkuf
Said Nursî

* * *
Dinle
-