Şualar | OnDördüncü Şuâ | 386
(384-508)

Mahkeme-i kübrâda, milyarlar ehl-i îman olan dâvacılar Kur’ân hakîkatlarına hizmet eden Nur talebelerini mahkûm ve perişan etmek isteyenlerden ve sizlerden sorulsa ki: “Serbestiyet kanunuyla dinsizlerin, komünistlerin neşriyatlarına ve anarşiliği yetiştiren cemiyetlerine müsamahakârâne bakıp ilişmediğiniz halde, vatanı ve milleti anarşistlikten ve dinsizlik ve ahlâksızlıktan ve vatandaşlarını ölümün i’dâm-ı ebedîsinden kurtarmağa çalışan Risâle-i Nur ve talebelerini, hapisler ve tazyiklerle perişan etmek istediniz!” diye sizlerden sorulsa ne cevab vereceksiniz? Biz de sizlerden soruyoruz! Onlara demiştim. O zaman o insaflı, adâletli zâtlar bizi beraat ettirdiler, adliyenin adâletini gösterdiler.

Dördüncüsü: Ben bekliyordum ki: Ya Ankara veya Afyon beni sorguda, -pek büyük mes’eleler için, Nurların o mes’elelere hizmeti cihetinde- bir meşveret dâiresine alıp bir sual ve cevab beklerdim. Evet, üç yüz elli milyon müslümanların eski kardeşliğini ve muhabbetini ve hüsn-ü zannını ve ma’nevî yardımlarını bu memleketteki millete kazandıracak çâreleri bulmak ki, en kuvvetli çâre ve vesilesi Risâle-i Nur olduğuna bir emâresi şudur:

Bu sene Mekke-i Mükerreme’de gâyet büyük bir âlim hem Hind lîsanına, hem Arab lîsanına Nur’un büyük mecmûalarını tercüme edip Hindistan’a ve Arabistan’a göndererek “En kuvvetli nokta-i istinâdımız olan vahdet ve uhuvvet-i İslâmiyeyi te’mine çalıştığı gibi, Türk milletinin dâima dinde ve îmanda ileri olduğunu Nur Risâleleri ile gösteriyor.” demişler.

Hem beklerdim ki; “vatanımızda anarşiliğe inkılâb eden komünist tehlikesine karşı Nurların hizmeti ne derecededir ve bu mübârek vatan bu dehşetli seyelandan nasıl muhafaza edilecek?” gibi dağ misillü mes’elelerin sorulmasının lüzumu varken, sinek kanadı kadar ehemiyeti olmayan ve hiç bir medâr-ı mes’uliyet olmayan cüz’î ve şahsî ve garazkârların iftiralariyle habbe, kubbeler yapılmış mes’eleler için bu ağır şerâit altında hiç ömrümde çekmediğim bir perişaniyetime sebebiyet verildi. Bize üç mahkemenin sorduğu ve beraat verdiği aynı mes’elelerden ve âdi ve şahsî bir-iki mes’ele için meselâ bindiği at kimindir ve kabûl etmediği otomobili kim almış gibi ma’nasız sualler edildi.

Ses Yok