Şualar | OnDördüncü Şuâ | 388
(384-508)

o komünist propagandasını kırdığı gibi, âlem-i İslâma gösterdi ki: Türk Milleti ve kardeşleri eskisi gibi dinine ve Kur’ânına sâhibdir ve sâir ehl-i İslâm’ın dindar büyük bir kardeşi ve Kur’ân hizmetinde kahraman kumandanıdır diye o ehemmiyetli, kudsî merkezlerde o Nur mecmûaları bu hakîkatı gösterdiler. Acaba Nur’un bu kıymetdar hizmet-i milliyesi bu tarz işkencelerle mukabele görse, zemini hiddete getirmez mi?


* * *

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Hapis musîbetine düşenlere merhametkârâne, sadâkatla, hariçten gelen erzaklarına nezâret ve yardım edenlere kuvvetli bir teselliyi Üç Nokta’da beyân edeceğim.

Birinci Nokta: Hapiste geçen ömür günleri, herbir gün on gün kadar bir ibâdet kazandırabilir ve fâni saatleri, meyveleri cihetiyle ma’nen bâki saatlere çevirebilir ve beş-on sene ceza ile, milyonlar sene haps-i ebedîden kurtulmağa vesile olabilir. İşte ehl-i îman için bu pek büyük ve çok kıymetdar kazancın şartı, farz namazını kılmak ve hapse sebebiyet veren günahlardan tevbe etmek ve sabır içinde şükretmektir. Zâten hapis çok günahlara mânidir, meydan vermiyor.

İkinci Nokta: Zevâl-i lezzet elem olduğu gibi, zeval-i elem dahi lezzettir. Evet herkes geçmiş lezzetli, safalı günlerini düşünse; teessüf ve tahassür elem-i ma’nevîsini hissedip “Eyvah!” der ve geçmiş musîbetli, elemli günlerini tahattur etse; zevalinden bir ma’nevî lezzet hisseder ki, “Elhamdülillâh şükür, o belâ sevabını bıraktı gitti” der. Ferah ile teneffüs eder. Demek bir saat muvakkat elem, zevaliyle ruhta bir ma’nevî lezzet bırakır ve lezzetli saat, bilakis elem bırakır. Mâdem hakîkat budur ve mâdem geçmiş musîbet saatleri, elemleri ile beraber ma’dûm ve yok olmuş ve gelecek belâ günleri şimdi ma’dûm ve yoktur. Ve yoktan elem yok ve ma’dûmdan elem gelmez.

Ses Yok