Hem de musîbetlerin vakti muayyen olsaydı, musîbet başına gelen adam, musîbetin intizarında o gelen musîbetin belki on mislinden ziyâde ma’nevî bir musîbet -o intizardan- çekmemesi için, hikmet ve rahmet-i İlâhîye tarafından gizli, perdeli bırakılmış. Ve ekser hâdisat-ı kevniye-i gaybiye böyle hikmetleri bulunduğundandır ki, gaipten haber vermek yasak edilmiş.
düstûruna karşı hürmetsizlik ve itaatsizlik etmemek içindir ki, medâr-ı teklif ve hakâik-i îmaniyeden başka olan umûr-u gaybiyeden izn-i Rabbânî ile haber verenler dahi, yalnız işâret sûretinde perdeli ve kapalı ihbar etmişler. Hatta “Tevrat” ve “İncil” ve “Zebur”da Peygamberimiz hakkında gelen müjdeler ve haberler dahi bir derece perdeli ve kapalı gelmiş ki; o kitabların bir kısım tâbileri te’vil edip îman etmediler. Fakat itikadât-ı îmaniyeye giren mes’eleleri tasrih ile ve tekrar ile ihbar etmek ve açık bir sûrette tebliğ etmek hikmet-i teklifin muktezası olduğundan, Kur’ân-ı Mu’ciz-ül Beyân ve Tercüman-ı Zîşan’ı (A.S.M.) umûr-u uhreviyeden tafsilen ve hâdisat-ı istikbaliye-i dünyeviyeden icmâlen haber vermişler.
Beşinci Nokta: Hem her iki “Deccal”ın, asırlarına ait olan hârikaları, onların bahsiyle ve münâsebetiyle rivâyet edildiğinden onların şahıslarından sudûr edeceği telakki ve tevehhüm edilmesinden, o rivâyet müteşabih olmuş, ma’nası gizlenmiş. Meselâ, tayyare ve şimendiferle gezmesi...
Hem meselâ, meşhur olmuş ki; İslâm Deccalı öldüğü vakit ona hizmet eden şeytan, İstanbul’da Dikili Taş’ta bütün dünyaya bağıracak ve herkes o sesi işitecek ki: “O öldü.” Yâni pek acib ve şeytanları dahi hayrette bırakan radyo ile bağırılacak, haber verilecek.
Hem Deccal’ın rejimine ve teşkil ettiği komitesine ve hükümetine ait garîp halleri ve dehşetli icraatı, onun şahsıyla münâsebetdar rivâyet edilmesi cihetiyle ma’nası gizlenmiş. Meselâ: “O kadar kuvvetlidir ve devam eder; yalnız Hazret-i İsa (A.S.) onu öldürebilir, başka çâre olamaz.” rivâyet edilmiş.