Şualar | OnBeşinci Şuâ | 537
(529-621)

kâinatta küllî ve cüz’î, maddî ve ma’nevî bütün hazine ve depoları hikmet ve irade ve rahmet ve meşiet eliyle herbirine mahsus bir anahtarla açtığını bilmek ve görmek istersen, senin bir nevi mahzenciklerin olan kendi kalbine ve dimağına ve cesedine ve midene ve bahçene ve zeminin çiçeği olan bahara ve ondaki çiçeklere ve meyvelere bak ki; kemâl-i nizam ve mîzan ve rahmet ve hikmetle bir dest-i gaybî tarafından “emr-i kün feyekûn” tezgâhından gelen ayrı ayrı anahtarlarla açıyor. Bir dirhem kadar bir kutucuktan bir batman, belki ba’zan yüz batman taamları kemâl-i intizam ile çıkarıyor, zîhayatlara ziyafet veriyor. Acaba böyle muntazam, alîmane, basîrane nihayetsiz bir fiile ve tesadüfsüz tam hikmetli bir san’ata ve yanlışsız tam mîzanlı bir tasarrufa ve zulümsüz tam adâletli bir rubûbiyete hiç mümkün müdür ki; kör kuvvet, sağır tabiat, serseri tesadüf; câmid, câhil, âciz esbab müdahale edebilsin! Ve bütün eşyayı birden görüp ve beraber idare edemeyen ve zerratla seyyarat yıldızları emrinde bulunmıyan bir mevcûd, bu her cihetle hikmetli, mu’cizeli, mîzanlı tasarrufa ve idareye karışabilsin!

İşte; her hayr elinde, herşeyin anahtarı yanında bulunan böyle bir Mutasarrıf-ı Rahîm’i, bir Rabb-ı Hakîm’i tanımayan ve inkâra sapana, elbette


âyetinin dediği gibi, Cehennem ona kızıyor ve kızışıyor ve hadsiz azabıma müstehaktır, merhamete hiç lâyık değildir, diye lîsan-ı hâl ile der.

ONUNCU KELİME: ’dir. Bundaki hüccete gâyet kısa bir işâret şudur:

Bu misafirhâne-i dünyaya gelen her zîşuur, gözünü açtıkça görür ki: Bir kudret, bütün kâinatı kabzasında tutmuş ve nihayetsiz, hiç şaşırmıyan ezelî, ihatalı, bir ilim ve gâyet dikkatli, hiç mîzansız, fâidesiz hareket etmiyen bir sermedî hikmet ve inâyet o kudretin içinde bulunup zerrat ordusundan birtek zerreyi meczub mevlevî gibi döndürerek çok vazifelerde istihdam ettiği gibi,

Dinle
-