Şualar | OnBeşinci Şuâ | 600
(529-621)

Altıncı Basamak:

Yâni: Nasılki fennin ta’birince ukde-i hayatiye nâmında bir cilve-i irade-i İlâhîyenin ve emr-i tekvinînin bir kanunu ile ve o emir ve iradenin teveccühleriyle koca bir ağacın şuursuz dal ve sert budakları, meyvelerine ve yaprak ve çiçeklerine zenbereği ve midesi hükmündeki o ukde-i hayatiyeden onlara gidecek lüzumlu maddeler ve erzaklara avaik ve mevani ve sed olmazlar, belki teshilâta vesile oluyorlar; aynen öyle de: Kâinat ve bütün mahlûkatın îcadında bütün mâniler bir cilve-i irade ve teveccüh-ü emr-i Rabbânîye karşı mümanaatı bırakıp kolaylığa âlet olmasından, kudret-i sermediyye o tek ağacı îcad kolaylığında, kâinatı ve zemindeki enva’-ı mahlûkatı îcad eder, hiçbirşey ona ağır gelmez. Eğer bütün îcadlar o kudrete verilmezse; o vakit o tek ağacın inşa ve idaresi, bütün ağaçlar, belki zeminin îcadı ve idaresi kadar müşkil olacak. Çünkü; o zaman herşey mâni ve sed olur. O halde bütün esbab toplansa; bir ağacın emirden, iradeden gelen ukde-i hayatiye midesinden, zenbereğinden intizam ile meyve, yaprak, dal ve budaklara lâzım erzak ve cihâzâtı gönderemezler. İllâ ki, ağacın herbir cüz’üne, hatta herbir zerresine bütün ağacı ve eczasını ve zerratını görecek ve bilecek ve yardım edecek bir göz, bir ihatalı ilim, bir hârika kudret ve fevkalâde muavenet verilsin.

İşte, bu beş aded basamaklardan çık, bak. Küfür ve şirkte ne derece müşkilât, belki muhalât bulunduğunu ve ne kadar akıldan, mantıktan uzak ve mümteni’ olduğunu; ve îmanda ve Kur’ân yolunda ne kadar suhûlet ve vücub derecesinde kolaylık ve ne kadar makul ve makbul ve lüzum derecesinde kat’i ve rahat bir hak ve hakîkat bulunduğunu gör, bil.


de.

(Rahatsızlık ve sıkıntılar, bu ehemmiyetli basamağın bâki kısmını te’hire sebeb oldular.)

Dinle
-