Şualar | OnBeşinci Şuâ | 598
(529-621)

Aynen öyle de; herşey Vâhid-i Ehad’e verilse, birtek şey gibi kolay olur. Eğer esbaba isnad edilse, birtek zîhayat, zemin kadar müşkil, belki imkânsız olur. Demek vahdette kolaylık, vücub ve lüzum derecesine gelir. Ve kesretli eller karışmakta suubet, imkânsızlık derecesine düşer.

Risâle-i Nur “Mektûbât”ında denildiği gibi, eğer gece-gündüzdeki tebeddülâtı ve yıldızların harekâtı ve senedeki güz, kış, bahar, yaz gibi mevsimlerin tahavvülâtı birtek müdebbire ve âmire bırakılsa; o kumandan-ı a’zam, bir neferi olan küre-i arza emreder ki: “Kalk, dön, gez!” O da, o iltifat ve emrin neş’e ve sevincinden meczub mevlevî gibi iki hareketiyle yevmî ve senevî tahavvülâtı ve yıldızların zâhirî ve hayalî hareketlerine gâyet kolayca bir vesile olup vahdetteki tam suhûlet ve gâyet kolaylığı gösterir. Eğer o tek âmire değil, belki esbaba ve yıldızların keyiflerine bırakılsa ve arza “Sen dur, gezme” denilse; o halde, arzdan binler derece büyük, binler yıldızlar ve Güneşler, her gece ve her sene milyonlar ve milyarlar senelik mesafeleri kesmek ve gezmekle mevsimler ve gece gündüz gibi o vaziyet-i arziye ve semaviye husul bulabilir. Ve imkânsızlık ve muhaliyet derecesinde müşkil ve suubetli düşer.

Üçüncü Basamaktaki


kelimesi, pek büyük ve çok ince ve derin ve gâyet geniş bir hakîkata işâret eder. Onun îzah ve isbatını Risâle-i Nur’a havale edip, gâyet kısa bir temsil ile birtek nüktesini beyân edeceğiz.

Evet, nasılki Güneş, ziyasiyle umum zemini ışıklandırıp vâhidiyete bir misal olduğu gibi, âyine gibi mukabilindeki her şeffaf şeyde timsâli ve aksi ve yedi renkli ziyasiyle ve zâtının sûretiyle bulunup ehadiyete dahi bir misâl teşkil eder. Eğer Güneşin ilmi ve kudreti ve ihtiyarı olsa idi ve cam parçalarının ve içinde Güneşçikler görünen katrelerin ve kabarcıkların kabiliyetleri bulunsa idi; irade-i İlâhîyenin kanuniyle herbirisinde ve yanında timsaliyle ve sıfatlariyle tam bir Güneş bulunup, sâir yerlerde bulunması onun tasarrufatına hiç noksan vermeyerek kudret-i Rabbânîyenin emriyle, te’siriyle, hükmüyle pek büyük zuhurata sebeb olarak, ehadiyetteki fevkalâde kolaylık ve suhûleti gösterir.

Dinle
-