çoğu düşman olmakla beraber, Mekke etrafı ve Kureyş kabilesi kısm-ı âzamı düşman iken, yakın bir zamanda hiç havf hissedilmezken Kâbeyi tavaf edeceksiniz ihbarıyla Ceziretü’lArabı itaat altına ve bütün Kureyşi İslâmiyet içine ve emniyet-i tamme vaz’edilmesine, delâlet ve ihbar eder. Aynen haber verdiği gibi vukua gelmiştir.
DÖRDÜNCÜSÜ:
Kemâl-i kat’iyyetle ihbar ediyor ki: “Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın getirdiği din, umum dinlere galebe çalacak.” Halbuki o zamanda yüzer milyon tebaası bulunan Nasârâ ve Yahûdi ve Mecûsi dinleri ve Roma, Çin ve İran hükümeti gibi yüzer milyon tebaası bulunan cihangir devletlerin edyan-ı resmîleri iken, kendi küçük kabilesine karşı tam galebe edemeyen bir vaziyette bulunan Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm’ın getirdiği din, umum dinlere galib ve umum devletlere muzaffer olacağını ihbar ediyor. Hem gâyet vuzuh ve kat’iyyetle ihbar ediyor. İstikbâl, o haber-i gaybîyi, Bahr-i Muhit-i Şarkîden, Bahr-i Muhit-i Garbîye kadar İslâm kılıncının uzamasiyle tasdik etmiştir.
BEŞİNCİSİ:
ilâ âhir... Şu Âyetin başı, Sahabelerin Enbiyadan sonra nev-i beşer içinde en mümtaz olduklarına sebeb olan secâyâyı âliye ve mezayâyı galiyeyi haber vermekle, ma’nayı sarihiyle; tabakat-ı Sahabenin istikbâlde muttasıf oldukları ayrı ayrı mümtaz has sıfatlarını ifade etmekle beraber, ma’nayı işarîsiyle; ehl-i tahkikce vefat-ı Nebevîden sonra makamına geçecek Hulefâyı Râşidîn’e hilâfet tertibi ile işâret edip her birisinin en meşhur medar-ı imtiyazları olan sıfât-ı hassayı dahi haber veriyor. Şöyle ki: maiyyet-i mahsûsa ve sohbet-i hâssa ile ve en evvel vefat ederek yine maiyyetine girmekle meşhur ve mümtaz olan Hazret-i Sıddîk’ı gösterdiği gibi,ile istikbâlde Küre-i Arzın devletlerini fütûhatiyle titretecek ve adaletiyle zâlimlere saika gibi şiddet gösterecek olan Hazret-i Ömer’i gösterir.