On iki sene evvel (*) İnâyet-i Rabbânîye ile, Mârifet-i İlâhîyyede bir hareket-i fikriye ve bir seyahat-ı kalbiyye ve bir inkişafat-ı ruhiyyede tezahür eden ba’zı lemaat-ı tevhidiyyeyi arabî olarak Notalar sûretinde ZÜHRE, ŞU’LE, HABBE, ŞEMME, ZERRE, KATRE gibi risâlelerde kaydetmiştim. Uzun bir hakîkatın yalnız bir ucunu göstermek ve parlak bir nurun yalnız bir şuâını irae etmek tarzında yazıldığından, yalnız kendi kendime birer hatıra ve birer ihtar şeklinde olduğundan, başkalarının istifadesi mahdut kalmıştı. Husûsan en mümtaz ve en has kardeşlerimin kısm-ı âzamı arabî okumamışlar. Bunların ısrarı ve ilhâhiyle o Notaların, o Lem’aların kısmen îzahlı ve kısmen kısa bir mealini Türkçe olarak yazmağa mecbûr oldum. Şu Notalar ve Arabî risâleler, Yeni Said’in en evvel hakîkat ilminden bir derece şuhud sûretinde gördüğü için tağyir edilmeden mealleri yazıldı. Onun için ba’zı cümleler sâir Sözlerde de zikredilmekle beraber burada da zikrediliyor; ve bir kısmı gâyet mücmel olmakla beraber îzah edilmiyor, tâ letâfet-i asliyesini kaybetmesin.
BİRİNCİ NOTA: Kendi nefsime hitaben demiştim: Ey gafil Said! Bil ki: Şu âlemin fenasından sonra sana refakat etmeyen ve dünyanın harabiyle senden müfarakat eden bir şeye kalbini bağlamak sana lâyık değildir. Husûsan senin asrının inkırâziyle seni terkedip arka çeviren ve bahusus berzah seferinde arkadaşlık etmeyen ve husûsan seni kabir kapısına kadar teşyi’ etmeyen,
--------------------------------------------------(*): On iki sene evvel denilen tarih; Hicri 1340, Miladî 1921 seneleridir.