Husûsan bir iki sene zarfında ebedî bir firak ile senden ayrılıp günahını senin boynuna takan, Husûsan senin rağmına olarak husûlü anında seni terkeden fâni şeylerle kalbini bağlamak, kâr-ı akıl değildir. Eğer aklın varsa; uhrevî inkılâbâtında, berzahî etvarında ve dünyevî inkılâbâtının müsâdematı altında ezilen, bozulan ve ebedî seferde sana arkadaşlığa muktedir olmayan işleri bırak, ehemmiyet verme, onların zevalinden kederlenme. Sen kendi mâhiyetine bak ki: Senin lâtifelerin içinde öyle bir lâtîfe var ki, ebedden ve ebedî zâttan başkasına razı olamaz. Ondan başkasına teveccüh edemiyor. Mâsivasına tenezzül etmez. Bütün dünyayı ona versen, o fıtrî ihtiyacı tatmin edemez. O şey ise, senin duygularının ve lâtifelerinin sultanıdır. Fâtır-ı Hakîm’in emrine mutî olan o sultanına itaat et, kurtul!..
İKİNCİ NOTA: Hakîkatdar bir rü’yada gördüm ki, insanlara diyordum: “Ey insan! Kur’ânın desâtirindendir ki, Cenâb-ı Hakk’ın masivasından hiçbir şeyi ona taabbüd edecek bir derecede kendinden büyük zannetme. Hem sen kendini hiçbir şeyden tekebbür edecek derecede büyük tutma. Çünkü mahlûkat, ma’bûdiyetten uzaklık noktasında müsavi oldukları gibi, mahlûkiyet nisbetinde de birdirler.”
ÜÇÜNCÜ NOTA: Ey gafil Said! Bil ki: Galat-ı his nev’inden gâyet muvakkat dünyayı lâyemut ve dâimî görüyorsun. Etrafına ve dünyaya baktığın zaman bir derece sâbit ve müstemir gördüğünden, fani nefsini de o nazar ile sâbit telâkki ettiğinden, yalnız Kıyametin kopacağından dehşet alıyorsun. Güya kıyametin kopmasına kadar yaşayacaksın gibi, yalnız ondan korkuyorsun. Aklını başına al. Sen ve husûsi dünyan, dâimî zeval ve fena darbesine ma’rûzsunuz. Senin bu galat-ı hissin ve mağlatan şu misale benzer ki:
Bir adam elinde olan âyinesini bir hâne veya bir şehre veya bir bahçeye karşı tutsa; misalî bir hâne, bir şehir, bir bahçe o âyinede görünür. Edna bir hareket ve küçük bir tegayyür âyinenin başına gelse, o misalî hâne ve şehir ve bahçede herc ü merc ve karışıklık düşer. Hariçteki hakîki hâne, şehir ve bahçenin devam ve bekası sana fâide vermez. Çünkü senin elindeki âyinedeki hâne ve sana âid şehir ve bahçe, yalnız âyinenin sana verdiği mikyas ve mîzan iledir. Senin hayatın ve ömrün, âyinedir. Senin dünyanın direği ve âyinesi ve merkezi, senin ömrün ve hayatındır. Her dakikada o hâne ve şehir ve bahçenin ölmesi mümkün ve harab olması muhtemel olduğundan, her dakika senin başına yıkılacak ve senin kıyametin kopacak bir vaziyettedir. Mâdem öyledir; sen, bu hayatına ve dünyana, çekemedikleri ve kaldıramadıkları yükleri yükletme!..