Lemalar | Onyedinci Lema | 130
(113-138)

Başımı dergâh-ı Rahmetine kaldırıp bütün kuvvetimle feryad edip nida ediyorum: El-amân el-amân! Yâ Hannân! Yâ Mennân! Beni günahlarımın ağır yüklerinden halâs eyle! İşte kabrime girdim, kefenime sarıldım. Teşyi’ciler beni bırakıp gittiler. Senin afv ü rahmetini intizar ediyorum. Ve bilmüşahede gördüm ki: Senden başka melce’ ve mence’ yok. Günahların çirkin yüzünden ve masiyetin vahşi şeklinden ve o mekânın darlığından bütün kuvvetimle nida edip diyorum: El-amân, el-amân! Yâ Rahmân! Yâ Hannân! Yâ Mennân! Yâ Deyyân! Beni çirkin günahlarımın arkadaşlıklarından kurtar, yerimi genişlettir. İlâhî! Senin rahmetin melceimdir ve Rahmetenli’l-Âlemîn olan Habibin, senin rahmetine yetişmek için vesîlemdir. Senden şekvâ değil, belki nefsimi ve halimi sana şekva ediyorum. Ey Hâlık-ı Kerîmim ve ey Rabb-ı Rahîmim! Senin Said ismindeki mahlûkun ve masnûun ve abdin; hem âsi, hem âciz, hem gafil, hem cahil, hem alîl, hem zelil, hem müsi’, hem müsin, hem şakî, hem seyyidinden kaçmış bir köle olduğu halde, kırk sene sonra nedamet edip senin dergâhına avdet etmek istiyor. Senin rahmetine iltica ediyor. Hadsiz günah ve hatiatlarını i’tirâf ediyor. Evham ve türlü türlü illetlerle mübtelâ olmuş. Sana tazarru ve niyaz eder. Eğer kemâl-i rahmetinle onu kabul etsen, mağfiret edip rahmet etsen; zaten o senin şânındır. Çünkü Erhamürrâhimînsin. Eğer kabul etmezsen; senin kapından başka hangi kapıya gideyim? Hangi kapı var? Senden başka Rab yok ki, dergâhına gidilsin. Senden başka hak Ma’bûd yoktur ki, ona iltica edilsin!..”

ON ÜÇÜNCÜ NOTA: Medâr-ı iltibas olmuş olan beş mes’eledir.

Birincisi: Tarîk-ı Hakta çalışan ve mücahede edenler, yalnız kendi vazifelerini düşünmek lâzım gelirken, Cenâb-ı Hakka âid vazifeyi düşünüp, harekâtını ona bina ederek hataya düşerler. Edebü’d-Din Ve’d-Dünya Risâlesinde vardır ki: Bir zaman şeytan, Hazret-i İsa Aleyhisselâma i’tirâz edip demiş ki: “Mâdem ecel ve herşey Kader-i İlâhî iledir; sen kendini bu yüksek yerden at, bak nasıl öleceksin.” Hazret-i Îsa Aleyhisselâm demiş ki:

Yâni: “Cenâb-ı Hak abdini tecrübe eder ve der ki: Sen böyle yapsan sana böyle yaparım, göreyim seni yapabilir misin? diye tecrübe eder.

Dinle
-