Beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasaydı, belâlar sel gibi üzerinize dökülecekti.” diye ferman etmekle, bu hakîkatı isbat ediyor.
İşte mâdem ihtiyarlıktaki zaaf ve acz, bu derece Rahmet-i İlâhîyyenin celbine medârdır; ve mâdem Kur’ân-ı Hakîm
Âyetiyle, beş cihetle gâyet mu’cizane bir sûrette ihtiyar peder ve valideye karşı hürmete ve şefkate evlâdları da’vet ediyor; ve mâdem İslâmiyet dîni, ihtiyarlara hürmet ve merhameti emrediyor; ve mâdem insaniyet fıtratı, ihtiyarlara karşı hürmet ve merhameti iktiza ediyor.. elbette biz ihtiyarlar, gençlik iştihasıyla olan muvakkat bir zevk-i maddî yerine, ma’nevî ve dâimî ve mühim İnâyet-i İlâhîyyeden ve rikkat-i cinsiyeden gelen rahmet ve hürmet ve rahmet ve hürmetten neş’et eden ezvâk-ı ruhaniyeyi alıyoruz. O halde biz bu ihtiyarlığımızı, yüz gençliğe değişmemeliyiz. Evet ben kendim sizi te’min ediyorum ki: “Eski Said’in on senelik gençliğini bana verseler, ben şimdi Yeni Said’in bir senelik ihtiyarlığını vermeyeceğim.” Ben ihtiyarlığımdan razıyım, siz de razı olmalısınız.
ONUNCU RİCA: Bir zaman esaretten geldikten sonra, İstanbul’da bir iki sene yine gaflet galebe etti. Siyaset havası, nazarımı nefsimden kaldırıp âfâka dağıtmış iken, bir gün İstanbul’un Eyüb Sultan kabristanının dereye bakan yüksek bir yerinde oturuyordum. İstanbul etrafındaki âfâka baktım. Birden, bakıyorum benim husûsi dünyam vefat ediyor, ba’zı cihette ruh çekiliyor gibi bir hâlet-i hayaliye bana geldi. Dedim: “Acaba bu kabristanın mezar taşlarındaki yazıları mıdır ki, bana böyle hayal veriyor” diye nazarımı çektim. Uzağa değil, o kabristana baktım, kalbime ihtar edildi ki: “Bu senin etrafındaki kabristanın yüz İstanbul içinde vardır. Çünkü yüz def’a İstanbul buraya boşalmış. Bütün İstanbul’un halkını buraya boşaltan bir Hâkim-i Kadîr’in hükmünden kurtulup müstesna kalamazsın, sen de gideceksin.” Ben kabristandan çıkıp, bu dehşetli hayal ile Sultan Eyüb Câmisinin mahfelindeki küçük bir odaya çok def’a girdiğim gibi, bu def’a da girdim. Düşündüm ki; ben üç cihette misafirim; bu menzilcikte misafir olduğum gibi, İstanbul’da da misafirim, dünyada da misafirim. Misafir, yolunu düşünmeli...