Nur Çeşmesi | Nurçesmesi | 50
(6-173)

Çünkü; bu kadar basîrane nazik san’at ve şuurkârane ince hikmet ve müdebbirane tam müvazeneye, elbette kör kuvvet ve şuursuz tabiat ve serseri tesâdüf karışamazlar ve onların işi olamaz ve mümkün değildir. Ve kendi kendine teşekkül edip öyle olması ise, yüz derece muhâl içinde muhaldir. Çünkü; o halde herbir zerresi, herbir şeyini ve cesedinin teşekkülünü, belki dünyada alâkadar olduğu herşeyini bilecek, görecek, yapabilecek âdeta ilah gibi ihâtalı bir ilim ve kudreti bulunacak. Sonra teşkil-i cesed ona havale edilir ve “kendi kendine oluyor” denilebilir.

Ve hey’et-i mecmûasındaki vahdet-i tedbir ve vahdet-i idare ve vahdet-i nev’iye ve vahdet-i cinsiye ve umumun yüzlerinde göz, kulak, ağız gibi noktalarda ittifak cihetinde müşahede edilen sikke-i fıtratta birlik ve herbir nev’in efradı sîmâlarında görülen sikke-i hikmette ittihad ve iâşede ve îcadda beraberlik ve birbirinin içinde bulunmak gibi keyfiyetlerinden hiçbirisi yoktur ki, senin vahdetine kat’i şehâdette bulunmasın ve herbir ferdinde, kâinata bakan bütün isimlerin cilveleri bulunmakla, Vâhidiyyet içinde senin Ehadiyyetine işâreti olmasın.

Hem nasılki insan ile beraber hayvânâtın, zemînin bütün yüzünde yayılan yüz bin enva’ı, muntazam bir ordu gibi teçhiz ve ta’limat ve itaat ve müsahhariyetle ve en küçükten ta en büyüğe kadar, Rubûbiyetin emirleri intizamla cereyanlariyle o Rubûbiyetinin derece-i haşmetine ve gâyet çoklukla beraber gâyet kıymetli ve gâyet mükemmel olmakla beraber gâyet çabuk yapılmaları ve gâyet san’atlı olmakla beraber gâyet kolay yapılışlariyle kudretinin derece-i azametine delâlet ettikleri gibi; şarktan garba, şimalden cenuba kadar yayılan mikroptan ta gergedana kadar,

Ses Yok