en küçücük sinekten ta en büyük kuşa kadar bütün onların rızıklarını yetiştiren rahmetinin hadsiz vüs’atine ve herbiri emirber nefer gibi vazife-i fıtriyesini yapmak ve zemîn yüzü her baharda, güz mevsiminde terhis edilenler yerinde yeniden taht-ı silâha alınmış bir orduya ordugâh olmak cihetiyle, hâkimiyetinin nihayetsiz genişliğine kat’i delâlet ederler.
Hem nasıl ki, hayvânâttan herbirisi, kâinatın bir küçük nüshası ve bir misâl-i musağğarı hükmünde gâyet derin bir ilim ve gâyet dakik bir hikmetle, karışık eczaları karıştırmıyarak ve bütün hayvanların ayrı ayrı sûretlerini şaşırmıyarak, hatasız, sehivsiz, noksansız yapılmalariyle, ilminin herşey’e ihâtasına ve hikmetinin herşey’e şümûlüne, adedlerince işâretler ederler, öyle de; herbiri birer mu’cize-i san’at ve birer hârika-i hikmet olacak kadar san’atlı ve güzel yapılmasiyle, çok sevdiğin ve teşhirini istediğin san’at-ı Rabbânîyenin kemâl-i hüsnüne ve gâyet derecede güzelliğine işâret ve herbirisi, husûsan yavrular gâyet nazdar, nazenin bir sûrette beslenmeleriyle ve heveslerinin ve arzularının tatmini cihetiyle, senin inâyetinin gâyet şirin cemâline hadsiz işâretler ederler.
Ey Rahmanürrahîm! Ey Sâdık-ul-Va’d-il-Emin! Ey Mâlik-i Yevmiddin! Senin Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmının ta’limiyle ve Kur’ân-ı Hakîminin irşâdiyle anladım ki: Mâdem kâinatın en müntehab neticesi hayattır ve hayatın en müntehab hulâsası ruhdur.. ve zîruhun en müntehab kısmı zîşuurdur.. ve zîşuurun en camii insandır ve bütün kâinat ise, hayata müsahhardır ve onun için çalışıyor ve zîhayatlar, zîruhlara müsahhardır, onlar için dünyaya gönderiliyorlar.. ve zîruhlar, insanlara musahhardır, onlara yardım ediyorlar.. ve insanlar fıtraten Hâlıkını pek ciddî severler ve Hâlıkları onları hem sever, hem kendini onlara her vesîle ile sevdirir.. ve insanın isti’dâdı ve cihâzât-ı ma’nevîyesi, başka bir bâki âleme ve ebedî bir hayata bakıyor.. ve insanın kalbi ve şuuru, bütün kuvvetiyle beka istiyor.. ve lîsanı, hadsiz duâlariyle beka için Hâlıkına yalvarıyor;