İşte bu yanımızdaki bu makineye bak; (Hâşiye-6) güya emredi-yor. İşte onun tezyinatına ve işlemesine lâzım levâzımat ve maddeler, uzak yerlerden koşup geliyorlar. İşte oraya bak: O şuursuz cisim (Hâ-şiye-7) güya bir işâret ediyor, en büyük bir cismi, kendine hizmetkâr ediyor, kendi işlerinde çalıştırıyor. Daha başka şeyleri bunlara kıyas et. Âdeta herbir şey, bütün bu âlemdeki hilkatleri müsahhar ediyor.
Eğer, o gizli zâtı kabul etmezsen, bütün bu memleketteki taşında, toprağında, hayvanında, insana benzer mahlûklarda; o zâtın bütün hünerlerini, san’atlarını, kemâlâtlarını, birer birer (o şeylere) verecek-sin. İşte aklın uzak gördüğü birtek mu’ciznümâ zâtın bedeline, milyar-lar onun gibi mu’ciznümâ, hem birbirine zıd, hem birbirine misil, hem birbiri içinde bulunsun; bu intizam bozulmasın, ortalığı karıştırmasın-lar. Halbuki bu koca memlekette iki parmak karışsa, karıştırır. Çünkü: Bir köyde iki müdür, bir şehirde iki vâli, bir memlekette iki pâ-dişâh bulunsa, karıştırır. Nerede kaldı, hadsiz hâkim-i mutlak beraber bulunsun!
Beşinci Bürhan:
Ey vesveseli arkadaş! Gel bu azîm sarayın nakışlarına dikkat et ve bütün bu şehrin zînetlerine bak ve bütün bu memleketin tanzimatını gör ve bütün bu âlemin san’atlarını tefekkür et! İşte bak: Eğer nihayetsiz mu’cizeleri ve hünerleri olan gizli bir zâtın kalemi işlemezse, bu nakışları sâir
----------------------------(Hâşiye-6): Makine, meyvedar ağaçlara işârettir. Çünkü: Yüzer tezgâhları, fabrikaları incecik dallarında taşıyor gibi; hayret-nüma yaprakları, çiçekleri, meyveleri dokuyor, süslendiriyor, pişiriyor, bizlere uzatıyor. Halbuki çam ve katran gibi muhteşem ağaçlar, kuru bir taşta tezgâhını atmış, çalışıp duruyorlar.
(Hâşiye-7): Hububata, tohumlara, sineklerin tohumcuklarına işârettir. Meselâ: Bir sinek bir kara ağacın yaprağında yumurtasını bırakır. Birden o koca kara ağaç, yapraklarını o yumurtalara bir rahm-ı mâder, bir beşik; bal gibi bir gıda ile dolu bir mahzene çeviri-yor. Âdeta o meyvesiz ağaç, o sûrette zîruh meyveler veriyor.