Birbirinden en uzak şeyler, birbirinin imdâdına koşuyor. İşte bak: Gaibden acib bir kafile (Hâşiye-10) çıkıp geliyor. Merkebleri ağaçlara, nebâtlara, dağlara benzerler. Başlarında birer tabla-yı erzak taşıyorlar. İşte bak: Bu tarafta bekleyen muhtelif hayvânâtın erzaklarını getiriyorlar. Hem de bak: Bu kubbede o azîm elektrik lâmbası (Hâşiye-11) onlara ışık verdiği gibi, bütün taamlarını öyle güzel pişiriyor; yalnız, pişirilecek taamlar bir dest-i gaybî tarafından birer ipe takılıp (Hâşiye-12) ona karşı tutuluyor. Bu tarafa da bak: Bu biçâre zaîf, nahif, kuvvetsiz hayvancıklar... Nasıl onların başı önünde, latif gıda ile dolu iki tulumbacık (Hâşiye-13) takılmış, iki çeşme gibi; yalnız o kuvvetsiz mahlûk, onu ağzına yapıştırması kâfidir.
Elhâsıl: Bütün bu âlemin bütün eşyası, birbirine bakar gibi, birbirine yardım eder. Birbirini görür gibi, birbirine el-ele verir. Birbirinin işini tekmil için, birbirine omuz-omuza veriyor. Bel-bele verip beraber çalışıyorlar. Her şeyi buna kıyas et; tâdad ile bitmez...
İşte bütün bu haller, iki kerre iki dört eder derecesinde kat’i gösterir ki; şu saray-ı acibin ustasına, yâni şu garîb âlemin sâhibine herşey müsahhardır. Herşey onun hesabına çalışır. Herşey ona bir emirber nefer hükmündedir. Herşey onun kuvvetiyle döner. Herşey onun emriyle hareket eder. Herşey onun hikmetiyle tanzim olur. Herşey onun keremiyle muavenet eder. Herşey onun merhametiyle başkasının imdâdına koşar, yâni koşturulur. Ey arkadaş! Haddin varsa buna karşı bir söz söyle!
-----------------------------------------------------(Hâşiye-10): Umum hayvânâtın erzakını taşıyan, nebâtât ve eşcar kafileleridir.
(Hâşiye-11): O azîm elektrik lâmbası, Güneş’e işârettir.
(Hâşiye-12): İp ve ipe takılan taam ise, ağacın ince dalları ve leziz meyveleridir.
(Hâşiye-13): İki tulumbacık ise, vâlidelerin memelerine işârettir.