Nur Çeşmesi | Nurçesmesi | 66
(6-173)

Sekizinci Bürhan:

Gel ey nefsim gibi kendini âkıl zanneden akılsız arkadaş! Şu sa-ray-ı muhteşemin sâhibini tanımak istemiyorsun! Halbuki herşey onu gösteriyor, ona işâret ediyor, ona şehâdet ediyor. Bütün bu şeyle-rin şehâdetini nasıl tekzib ediyorsun! Öyle ise, bu sarayı da inkâr et ve “Âlem yok, memleket yok” de ve kendini de inkâr et, ortadan çık. Yahut aklını başına al, beni dinle! İşte bak: Şu saray içinde bulunan ve memleketi ihâta eden yeknesak unsurlar, mâdenler var (Hâşiye-14). Âdeta memleketten çıkan herşey, o maddelerden yapılıyor. De-mek o maddeler kimin mülkü ise, bütün ondan yapılan şeyler de onundur. Tarla kimin ise, mahsulât da onundur. Deniz kimin ise, içindekiler de onundur.

Hem bak, bu dokunan şeyler, bu nescolunan münakkaş kumaş-lar, birtek maddeden yapılıyor. O maddeyi getiren, ihzâr eden ve ip haline getiren, elbette bilbedahe birdir. Çünkü: O iş, iştirâk kabûl etmez. Öyle ise bütün nescolunan san’atlı şeyler, ona mahsustur.

Hem de bak, bu dokunan, yapılan şeylerin herbir cinsi, bütün memleketin her tarafında bulunuyor; bütün ebna-yı cinsleriyle öyle intişâr etmiş; beraber olarak birbiri içinde, bir tarzda, bir anda yapı-lıyor, nescediliyor. Demek birtek zâtın işidir, birtek emirle hareket ediyor. Yoksa böyle bir anda, bir tarzda, bir keyfiyette, bir hey’ette ittifak ve muvafakat, muhâldir. Öyle ise, bu san’atlı şeylerin herbirisi, o gizli zâtın bir ilânnamesi hükmünde, onu gösteriyor.

----------------------------------------
(Hâşiye-14): Unsurlar, madenler ise pek çok muntazam vazifeleri bulunan ve izn-i Rabbânî ile her muhtacın imdâdına koşan ve emr-i İlâhî ile herbir yere giren, meded veren ve hayatın levâzımatını yetiş-tiren ve zîhayatı emziren ve masnûat-ı İlâhîyenin nescine, nakşına menşe ve müvellid ve beşik olan hava, su, ziya, toprak unsurlarına işârettir.

Ses Yok