Nur Çeşmesi | Nurçesmesi | 63
(6-173)

şuursuz sebeblere, kör tesâdüfe, sağır tabiata verilse, o vakit ya bu memleketin herbir taşı, herbir otu, öyle mu’ciznümâ nakkaş, öyle bir hârikulâde kâtib olması lâzımgelir ki, bir harfte bin kitabı yazabil-sin, bir nakışta milyonlar san’atı dercedebilsin. Çünkü, bak bu taşlar-daki nakşa, (Hâşiye-8) herbirisinde bütün sarayın nakışları var; bü-tün şehrin tanzimat kanunları var; bütün memleketin teşkilât proğramları var. Demek bu nakışları yapmak, bütün memleketi yap-mak kadar hârikadır. Öyle ise: Herbir nakış, herbir san’at, o gizli zâ-tın bir ilânnamesidir, bir hâtemidir.

Mâdem bir harf, kâtibini göstermeksizin olmaz. San’atlı bir nakış, nakkaşını bildirmemek olmaz. Nasıl olur ki: Bir harf-te koca bir kitabı yazan, bir nakışta bin nakşı nakşeden nakkaş, kendi kitabiyle ve nakşiyle bilinmesin?

Altıncı Bürhan:

Gel, bu geniş ovaya çıkacağız (Hâşiye-9). İşte o ova içinde yük-sek bir dağ var. Üstüne çıkacağız, tâ bütün etrafı görülsün. Hem herşeyi yakınlaştıracak güzel dürbînleri de beraber alacağız. Çünkü: Bu acib memlekette, acib işler oluyor. Her saatte hiç aklımıza gelme-yen işler oluyor. İşte bak! Bu dağlar ve ovalar ve şehirler, birden de-ğişiyor. Hem nasıl değişiyor.. öyle bir tarzda ki:

Milyonlarla birbiri içinde işler gâyet muntazam sûrette değişi-yor. Âdeta milyonlar mütenevvi kumaşlar birbiri içinde beraber do-kunuyor gibi, pek acib tahavvülât oluyor.

-----------------------------------
(Hâşiye-8): Şecere-i hilkatin meyvesi olan insana ve kendi ağacının proğramını ve fihristesini taşıyan meyveye işârettir. Zîra kalem-i kud-ret, âlemin kitab-ı kebirinde ne yazmış ise, icmalini mâhiyet-i insaniyede yazmıştır. Kalem-i kader, dağ gibi bir ağaçta ne yazmış ise, tırnak gibi meyvesinde dahi dercetmiştir.
(Hâşiye-9): Bahar ve yaz mevsiminde zemînin yüzüne işârettir. Zîra yüz binler muhtelif mahlûkatın tâifeleri, birbiri içinde beraber îcad edilir, rûy-i zemînde yazılır. Galatsız, kusursuz, kemâl-i intizam-la değiştirilir. Binler sofra-i Rahman açılır, kaldırılır, taze taze gelir. Herbir ağaç birer tablacı, herbir bostan birer kazan hükmüne geçer.

Ses Yok