Sözler | YirmiBeşinci Söz | 449
(365-462)

Hem, edebiyatça en ileri bulunan Arab edibleri, (şimdiye kadar müslüman olmayanlar) muârazaya pekçok muhtaç oldukları halde Kur’anın i’câzından yedi büyük vechi varken, yalnız birtek vechi olan belâgatının, (tek bir sûresinin) mislini getirmekten istinkâfları ve şimdiye kadar gelen ve muâraza ile şöhret kazanmak isteyen meşhur belîğlerin ve dâhî âlimlerin Onun hiçbir vech-i i’câzına karşı çıkamamaları ve âcizane sükût etmeleri; Kur’an mu’cize ve takat-ı beşerin fevkinde olduğuna bir imzadır. Evet, bir kelâm “Kimden gelmiş ve kime gelmiş ve ne için?” denilmesiyle kıymeti ve ulviyeti ve belâgatı tezahür etmesi noktasından, Kur’anın misli olamaz ve ona yetişilemez. Çünki, Kur’an, bütün âlemlerin Rabbi ve bütün kâinatın Hâlıkının hitabı ve konuşması ve hiçbir cihette taklidi ve tasannuu ihsas edecek hiçbir emâre bulunmayan bir mükâlemesi ve bütün insânların belki bütün mahlûkatın nâmına meb’us ve nev’-i beşerin en meşhur ve namdar muhatâbı bulunan ve o muhatâbın kuvvet ve vüs’at-i îmânı, koca İslâmiyeti tereşşuh edip sahibini Kab-ı Kavseyn makamına çıkararak muhatâb-ı Samedâniyyeye mazhariyetle nüzul eden ve saadet-i dâreyne dair ve hilkat-ı kâinatın neticelerine ve ondaki Rabbanî maksadlara ait mesâili ve o muhatâbın bütün hakaik-i İslâmiyyeyi taşıyan en yüksek ve en geniş olan îmânını beyân ve izah eden ve koca kâinatı bir harita, bir saat, bir hâne gibi her tarafını gösterip çevirip, onları yapan san’atkârı tavrıyla ifade ve tâlim eden Kur’an-ı Mu’ciz-ül Beyân’ın elbette mislini getirmek mümkün değildir ve derece-i i’câzına yetişilmez.

Hem, Kur’anı tefsir eden ve bir kısmı otuz-kırk hattâ yetmiş cild olarak birer tefsir yazan yüksek zekâlı müdakkik binler mütefennin ulemânın, senedleri ve delilleriyle beyân ettikleri Kur’andaki hadsiz meziyetleri ve nükteleri ve hâsiyetleri ve sırları ve âlî mânâları ve umûr-u gaybiyyenin her nev’inden kesretli gaybî ihbarları izhar ve isbat etmeleri ve bilhassa Risale-i Nur’un yüzotuz kitabı herbiri Kur’anın bir meziyetini, bir nüktesini kat’î bürhânlarla isbat etmesi ve bilhassa Mu’cizât-ı Kur’aniyye Risalesi; şimendifer ve tayyare gibi medeniyetin hârikalarından çok şeyleri Kur’andan istihrac eden Yirminci Söz’ün İkinci Makamı ve Risale-i Nur’a ve elektriğe işaret eden âyetlerin işaratını bildiren İşarat-ı Kur’aniyye namındaki Birinci Şuâ’ ve huruf-u Kur’aniyye ne kadar muntâzam ve esrarlı ve mânâlı olduğunu gösteren Rumuzât-ı Semâniyye namındaki sekiz küçük risaleler ve Sûre-i Feth’in âhirki âyeti beş vecihle ihbar-ı gaybî cihetinde mu’cizeliğini isbat eden küçücük bir risale gibi Risale-i Nur’un herbir cüz’ü, Kur’anın bir hakîkatını, bir nurunu izhar etmesi; Kur’anın misli olmadığına ve mu’cize ve hârika olduğuna ve bu âlem-i şehadette âlem-i gaybın lisanı ve bir Allâm-ül Guyub’un kelâmı bulunduğuna bir imzadır.

Səs yoxdur