Sözler | YirmiBeşinci Söz | 448
(365-462)

Altıncı Nokta: Kur’anın altı ciheti nuranîdir, sıdk ve hakkaniyetini gösterir. Evet, altında hüccet ve bürhân direkleri, üstünde sikke-i i’câz lem’aları, önünde ve hedefinde saadet-i dâreyn hediyeleri, ve arkasında nokta-i istinadı vahy-i semâvî hakîkatları, sağında hadsiz ukûl-ü müstakimenin deliller ile tasdikleri, solunda selim kalblerin ve temiz vicdanların ciddî itmi’nanları ve samimî incizabları ve teslimleri; Kur’anın fevkalâde, hârika, metin, hücum edilmez bir kal’a-i semâviyye-i arziyye olduğunu isbat ettikleri gibi, altı makamdan dahi O’nun ayn-ı hak ve sadık olduğunu ve beşerin kelâmı olmadığını, ve yanlışı bulunmadığını imza eden, başta bu kâinatta daima güzelliği izhar, iyiliği ve doğruluğu himaye ve sahtekârları ve müfterileri imha ve izale etmek âdetini bir düstur-u faaliyet ittihaz eden bu kâinatın mutasarrıfı, o Kur’ana âlemde en makbûl, en yüksek, en hâkimâne bir makam-ı hürmet ve bir mertebe-i muvaffakıyet vermesiyle Onu tasdik ve imza ettiği gibi, İslâmiyetin menbaı ve Kur’anın bir tercümanı olan zâtın (A.S.M.) herkesten ziyâde Ona itikad ve ihtiramı ve nüzulü zamanında uyku gibi bir vaziyyet-i naîmânede bulunması ve sâir kelâmları Ona yetişememesi ve bir derece benzememesi ve ümmiyetiyle beraber gitmiş ve gelecek hakikî hâdisat-ı kevniyyeyi, gaybiyane Kur’an ile tereddütsüz ve itminan ile beyân etmesi ve çok dikkatli gözlerin nazarı altında hiçbir hile, hiçbir yanlış vaziyeti görülmeyen o tercüman, bütün kuvvetiyle Kur’anın herbir hükmünü öyle îmân ve tasdik edip hiçbir şey Onu sarsmaması dahi Kur’anın semâvî, hakkaniyetli ve kendi Hâlık-ı Rahîminin mübârek kelâmı olduğunu imza ediyor.

Hem, nev’-i insânın humsu, belki kısm-ı âzamı, göz önünde ki o Kur’ana müncezibane ve dindarane irtibatı ve hakîkatperestane ve müştakane kulak vermesi ve çok emârelerin ve vakıaların ve keşfiyatın şehadetiyle, cin ve melek ve ruhânîler dahi, tilaveti vaktinde pervane gibi etrafında hakperestane toplanmaları, Kur’anın kâinatça makbûliyetine ve en yüksek bir makamda bulunduğuna bir imzadır.

Hem, nev’-i beşerin umum tabakaları, en gabi ve âmiden tut, tâ en zeki ve âlime kadar herbirisi, Kur’anın dersinden tam hisse almaları ve en derin hakîkatları fehmetmeleri ve yüzer fen ve ulûm-u İslâmiyyenin ve bilhassa şeriat-ı kübrânın büyük müçtehidleri ve usûl-üd din ve ilm-i Kelâm’ın dâhî muhakkikleri gibi, her tâife kendi ilmine ait bütün hâcâtını ve cevablarını Kur’andan istihraç etmeleri, Kur’anın menba-ı hak ve maden-i hakîkat olduğuna bir imzadır.

Səs yoxdur