Asâ-yı Mûsa | İkinci Hücceti İmaniye | 148
(143-155)

Çünkü bizden çok aşağı olan ve bizim taht-ı nezâretimizde bulunan hayvânât ve nebâtâtın kemâl-i intizamları gösteriyor ki, bizdeki karışıklıklar bir nev’i kitâbettir.

Hiç mümkün müdür ki: Bir haliçenin her tarafına yayılan bir atkı ipini san’atkârane yerleştiren, haliçenin ustasından başkası olsun. Hem bir meyvenin mûcidi, ağacının mûcidinden başkası olsun. Hem çekirdeği îcad eden, çekirdekli cismin sâniinden başkası olsun. Hem gözün kördür. Yüzümdeki mu’cizat-ı kudreti, mâhiyetimizdeki havarik-ı fıtratı görmüyorsun. Eğer görsen, anlarsın ki: Benim Sâniim öyle bir Zât’tır ki, hiçbir şey ondan gizlenemez, hiçbir şey ona nazlanıp ağır gelemez. Yıldızlar, zerreler kadar ona kolay gelir. Bir baharı bir çiçek kadar suhûletle îcad eder. Koca kâinatın fihristesini, kemâl-i intizamla benim mâhiyetimde derceden bir Zât’tır. Böyle bir Zât’ın san’atına senin gibi câmid, âciz ve kör, sağır parmak karıştırabilir mi? Öyle ise, sus! Def’ol git!” der, onu tardeder.

Sonra o müddeî gider zemînin yüzüne serilen geniş haliçeye ve zemîne giydirilen gâyet müzeyyen ve münakkaş gömleğe esbâb nâmına ve tabiat lîsaniyle ve felsefe diliyle der ki: “Sende tasarruf edebilirim ve sana mâlikim veya sende hissem var” diye da’va eder. O vakit o gömlek, (Hâşiye) o haliçe, hak ve hakîkat nâmına, lîsan-ı hikmetle o müddeîye der ki: “Eğer seneler, karnlar adedince yere giydirilip sonra intizam ile çıkarılıp geçmiş zamanın ipine asılan ve yeniden giydirilecek ve kemâl-i intizam ile kader dâiresinde proğramları ve biçimleri çizilen ve tayin olunan ve gelecek zamanın şeridine takılan ve intizamlı ve hikmetli, ayrı ayrı nakışları bulunan bütün gömlekleri, haliçeleri dokuyacak, îcad edecek kudret ve san’at sende varsa, hem hilkat-i arzdan tâ harab-ı arza kadar, belki ezelden ebede kadar ulaşacak, hikmetli, kudretli iki ma’nevî elin varsa ve bütün atkılarımdaki bütün ferdleri îcad edecek kemâl-i intizam ve hikmetle tamir ve tecdid edecek sende bir iktidar ve hikmet varsa, hem bizim modelimiz ve bizi giyen ve bizi kendine peçe ve çarşaf yapan küre-i arzı elinde tutup mûcid olabilirsen, bana Rubûbiyyet da’va et. Yoksa haydi dışarıya! Bu yerde yer bulamazsın. Hem bizde öyle bir sikke-i vahdet ve öyle bir turra-i Ehadiyet vardır ki, bütün kâinat kabza-i tasarrufunda olmıyan ve bütün eşyayı,

-------------------------
(Hâşiye): Fakat şu haliçe hem hayattardır, hem intizamlı bir ihtizazdadır. Her vakit nakışları kemâl-i hikmet ve intizam ile tebeddül eder. Tâ ki: Nessacının muhtelif cilve-i esmâsını ayrı ayrı göstersin.

Dinle
-