Şu âyet-i kerîme, istifham-ı inkârî ile “Cenâb-ı Hak hakkında şek olmaz ve olmamalı” demekle; vücûd ve vahdâniyyet-i İlâhîyye, bedahet derecesinde olduğunu gösteriyor.
Bin üç yüz otuz sekizde Ankara’ya gittim. İslâm ordusunun Yunan’a galebesinden neş’e alan ehl-i îmanın kuvvetli efkârı içinde, gâyet müdhiş bir zındıka fikri, içine girmek ve bozmak ve zehirlendirmek için dessâsane çalıştığını gördüm. Eyvah dedim, bu ejderha îmanın erkânına ilişecek! O vakit, şu âyet-i kerîme bedahet derecesinde vücûd ve vahdâniyyeti ifham ettiği cihetle ondan istimdâd edip, o zındıkanın başını dağıtacak derecede Kur’ân-ı Hakîm’den alınan kuvvetli bir bürhanı, Arabî Risâlesi’nde yazdım. Ankara’da, Yeni Gün Matbaası’nda tab’ettirmiştim. Fakat maatteessüf Arabî bilen az ve ehemmiyetle bakanlar da nadir olmakla beraber, gâyet muhtasar ve mücmel bir sûrette o kuvvetli bürhan te’sirini göstermedi. Maatteessüf, o dinsizlik fikri hem inkişaf etti, hem kuvvet buldu. Bilmecbûriye, o bürhanı Türkçe olarak bir derece beyân edeceğim. O bürhanın ba’zı parçaları, ba’zı risâlelerde tam îzah edildiğinden; burada icmâlen yazılacaktır. Sâir risâlelerde inkısam etmiş olan müteaddit bürhanlar, bu bürhanda kısmen ittihad ediyor; herbiri bunun bir cüz’ü hükmüne geçiyor.
Ey insan! Bil ki, insanların ağzından çıkan ve dinsizliği işmam eden dehşetli kelimeler var. Ehl-i îman, bilmeyerek isti’mal ediyorlar. Mühimlerinden üç tanesini beyân edeceğiz:
Birincisi: “Evcedethü’l-Esbâb” Yâni: “Esbâb bu şey’i îcad ediyor.”
İkincisi: “Teşekkele Binefsihi” Yâni: “Kendi kendine teşekkül ediyor, oluyor, bitiyor.”