(Hâşiye-12) ona karşı tutuluyor. Bu tarafa da bak: Bu biçâre zaîf, nahif, kuvvetsiz hayvancıklar... Nasıl onların başı önünde, latif gıda ile dolu iki tulumbacık (Hâşiye-13) takılmış, iki çeşme gibi; yalnız o kuvvetsiz mahlûk, onu ağzına yapıştırması kâfidir.
Elhâsıl: Bütün bu âlemin bütün eşyası, birbirine bakar gibi, birbirine yardım eder. Birbirini görür gibi, birbirine el ele verir. Birbirinin işini tekmil için, birbirine omuz omuza veriyor. Bel bele verip beraber çalışıyorlar. Her şeyi buna kıyas et; ta’dad ile bitmez... İşte bütün bu haller, iki kerre iki dört eder derecesinde kat’i gösterir ki; şu saray-ı acibin ustasına yâni şu garîb âlemin sâhibine herşey müsahhardır. Herşey onun hesabına çalışır. Herşey ona bir emirber nefer hükmündedir. Herşey onun kuvvetiyle döner. Herşey onun emriyle hareket eder. Herşey onun hikmetiyle tanzim olur. Herşey onun keremiyle muavenet eder. Herşey onun merhametiyle başkasının imdâdına koşar, yâni koşturulur. Ey arkadaş! Haddin varsa buna karşı bir söz söyle!
Sekizinci Bürhan:
Gel, ey nefsim gibi kendini âkıl zanneden akılsız arkadaş! Şu saray-ı muhteşemin sâhibini tanımak istemiyorsun: Halbuki herşey onu gösteriyor, ona işâret ediyor, ona şehâdet ediyor. Bütün bu şeylerin şehâdetini nasıl tekzib ediyorsun. Öyle ise, bu sarayı da inkâr et ve “Âlem yok, memleket yok” de ve kendini de inkâr et, ortadan çık. Yahut aklını başına al, beni dinle. İşte bak: Şu saray içinde bulunan ve memleketi ihâta eden yeknesak unsurlar, madenler var (Hâşiye-14). Âdeta memleketten çıkan herşey, o maddelerden yapılıyor. Demek o maddeler kimin mülkü ise, bütün ondan yapılan şeyler de onundur. Tarla kimin ise, mahsulât da onundur. Deniz kimin ise, içindekiler de onundur.
Hem bak: Bu dokunan şeyler, bu nescolunan münakkaş kumaşlar, birtek maddeden yapılıyor.
-------------------------------(Hâşiye-12): İp ve ipe takılan taam ise, ağacın ince dalları ve leziz meyveleridir.
(Hâşiye-13): İki tulumbacık ise, vâlidelerin memelerine işârettir.
(Hâşiye-14): Unsurlar, madenler ise pek çok muntazam vazifeleri bulunan ve izn-i Rabbânî ile her muhtacın imdâdına koşan ve emr-i İlâhî ile herbir yere giren, meded veren ve hayatın levâzımatını yetiştiren ve zîhayatı emziren ve masnûat-ı İlâhîyyenin nescine, nakşına menşe ve müvellid ve beşik olan hava, su, ziya, toprak unsurlarına işârettir.