“Bir şey tamamiyle elde edilemediği takdirde tamamiyle terketmek caiz değildir” kaidesine binâen, acz ve kusurumla beraber, Kur’ânın ba’zı hakîkatleriyle, nazmındaki i’cazına dâir ba’zı işâretleri tek başıma kaydetmeye başladım. Fakat Birinci Harb-i Umûmînin patlamasiyle; Erzurum’un, Pasinler’in dağlarına ve derelerine düştük. O kıyametlerde, o dağ ve tepelerde; fırsat buldukça, kalbime gelenleri birbirine uymayan ibârelerle o dehşetli ve muhtelif hallerde yazıyordum. O zamanlarda, o gibi yerlerde müracaat edilecek tefsirlerin, kitapların bulunması mümkün olmadığından; yazdıklarım, yalnız sünûhat-ı kalbiyemden ibâret kaldı. Şu sünûhatım eğer tefsirlere muvafık ise, nûrun alâ nur; şayet muhalif cihetleri varsa, benim kusurlarıma atfedilebilir. Evet, tashihe muhtaç yerleri vardır; fakat, hatt-ı harbde büyük bir ihlâs ile şehitler arasında yazılıp giydirilen o yırtık ibârelerin tebdiline, şehitlerin kan ve elbiselerinin tebdili gibi, cevaz veremedim ve kalbim razı olmadı, şimdi de razı değildir. Çünkü, hakîkat-ı ihlâs ile baktım, tashih yerini bulamadım. Demek, sünûhat-ı Kur’âniye olduğundan i’caz-ı Kur’âniye onu yanlışlardan himâye etmiş. Maahaza, kaleme aldığım şu “İşârâtül-İ’caz” adlı eserimi, hakîki bir tefsir niyetiyle yapmadım; ancak ulemâ-yı İslâmdaki ehl-i tahkikin takdirlerine mazhar olduğu takdirde, uzak bir istikbâlde yapılacak yüksek bir tefsire bir örnek ve bir me’haz olmak üzere o zamanların insanlarına bir yadigâr maksadiyle yaptım.”
O muharebede; yirmi talebe kadar kıymettar ve “İşârât-ül-İ’caz” tefsirinin kâtibi olan Molla Habib, İran cephesinde kumandan Halil Paşa ile mühim bir muhabere vazîfesini te’min ettikten sonra Vastan’da şehit düşer.
O muharebeler esnasında, Ermeni fedaileri ba’zı yerlerde çoluk çocuğu kesiyorlardı. Buna karşı Ermenilerin çocukları da ba’zan öldürülüyordu. Bediüzzaman’ın bulunduğu nahiyeye binlerle Ermeni çocuğu toplanmıştı. Molla Said askerlere: “Bunlara ilişmeyiniz!” diye emretti. Daha sonra bu Ermeni çoluk çocuğunu serbest bıraktı; onlar da, Rusların içerisindeki ailelerinin yanına döndüler. Bu hareket Ermeniler için büyük bir ibret dersi olup, Müslümanların ahlâkına hayran kalmışlardı.